İLK TORUN ve TEK DEDE

{Şubat ’06 MisAfiR KaLeM yazısıdır}

Herkesin hayatı boyunca etkilendiği kişi ya da kişiler vardır. Kimi televizyonda gördüğü bir sanatçıdan kimi bir şarkıcıdan kimi öğretmeninden kimi annesinden kimi babasından kimi bir yakınından kimisi ise çevresindeki herhangi birinden etkilenir. Bu etkileşim çeşitli yönlerden olabilir. Kimileri o kişinin giyim tarzından etkilenir ve onun gibi giyinmeye çalışır; kimileri konuşmalarından etkilenir ve onun gibi konuşmaya başlar.(Bu tür etkileşime taklit diyebiliriz) Kimileri ise o etkilendikleri insanların karakterlerinden hâl ve hareketlerinden etkilenir; hayatları boyunca o insanların çizgilerini takip eder, her şeyleriyle onları kendilerine örnek alırlar. Benim de hayatım boyunca kişiliğinden etkilendiğim, hâl ve hareketlerini örnek aldığım bir insan var. Bu insan kim mi? Belki çok şaşıracaksınız ama bu insan: dedem.

A. Gafur dedem(1931-2002) uzun boylu, kır saçlı, hafif kilolu, hafif esmer tenli bir insandı. Çok ciddi bir yüz ifadesi vardı. O ciddi yüz ifadesinin altında insana güven veren asil bir sıcaklık vardı. İnsanlara yardım etmeyi seven, kendini maddiyattan soyutlamış ve bu dünyadaki her şeyin âhirette karşılığının olduğunun bilincinde bir insandı. Onu tanıyan ve tanımayan bir çok kişi bir iş yapacağı zaman gelip ona danışır, onun hayat tecrübelerinden faydalanmaya çalışırdı. Her davranışından ve her konuşmasından gururla, şerefle, namusla geçen yılların izi açıkça görülebiliyordu.

İlk torunu olduğum için onda çok farklı bir yerim vardı. Benim her şeyimle ilgilenir, o zamanlar çocuk olmama rağmen beni karşısına alır ve büyük biriymişim gibi eski günlerden bahseder; çalışkan olmamı, harama el uzatmamamı, adaletli olmamı öğütler; dini kıssalar anlatır; çeşitli konularda beni telkine çalışırdı. Bu da beni çok mutlu ederdi. Babamların bana anlattığına göre ben 7 aylık ve bir kilo iki yüz elli gram ağırlığında sağlıksız, yaşama umudu olmayan bir bebek olarak dünyaya gelmişim. Bu dönemde buna en çok üzülen ve yaşamam için mücadele veren yine O olmuş. Maddi imkânsızlıklardan hastanede tutamamışlar beni. Akrabalar gelişimimi tamamlamam için gözümün bantlanması gerektiğini söylemiş, dedem ise belki yaşar diye gözümü bantlamış; haziran sıcağında gelişimimi tamamlamam için beni elektrikli sobanın önüne koyarak yaşatmaya çalışmış. 40 gün boyunca gözüm bantlı bir şekilde haftada 200 gram alarak gelişimimi tamamladıktan sonra önce Allah’ın sonra dedemin sayesinde yaşam mücadelesini kazanmışım.

Üniversiteyi kazandığıma çok sevinmiş ve benimle gurur duyduğunu ifade ederek bana çok büyük moral vermişti. Eşyalarımı hazırlayıp Denizli’ye gideceğim zaman elini öpüp hayır duasını aldıktan sonra yola çıkmıştım. Gidip Denizli’ye okula başlamıştım. Dedem hep aklımdaydı ve 10 gün geçmesine rağmen bir türlü arayamamıştım. 11. gün hastaneye kaldırıldığının ve 13. günde de öldüğünün haberini almıştım. Onu bu kadar sevdiğimi de o gün anlamıştım. Hiç o gün ağladığım kadar ağlamamış; o günkü kadar üzülmemiş, yıkılmamıştım.

Aramızdan ayrılalı dört yıl oldu. Eskiden onun davranışlarını tenkit eden bazı kişiler şimdi onun ve düşüncelerinin büyüklüğünü daha iyi anlıyor. Ben de her geçen gün onu biraz daha özlüyor; fikirlerinin büyüklüğünü her geçen gün daha iyi anlıyor ve ona olan hayranlığım daha da artıyor. Nur içinde yat dedeciğim nur içinde yat.

—-

2006 Şubat Ayı MisAfiR KaLeMi Harun BOYLU, Pamukkale Üniversitesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü mezunu. Aydın’ın İncirliova ilçesinde yaşıyor.


e-vren günlüğü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bu yazıya katkı sunun