Milas’ta Deniz Dimdirek!

Dün akşam saat 22:00. Aykut, telefonda Milas’a ameliyata gideceğim, yol arkadaşı olursan 15 dakika sonra hazır ol diyor. “Tamamdiyorum. 22.30’da ilk defa Milas‘a doğru yola çıkıyoruz. Virajlı karanlık yollardan döne döne geniş bir düzlükte ışıl ışıl karşımıza çıkıyor Milas. 40 Bine yakın nüfusuna rağmen gecenin bir yarısı yine de ayakta kent. Otel soruyoruz, insanlar son derece samimi ve yardımsever. Milas‘taki ilk gece, merkezdeki bir otelde son buluyor.

DİMDİREK Git Abi!
Sabah otelin penceresinden kente bakıyoruz. Aykut bak, deniz şu sağ tarafta galiba. Çünkü yol dümdüz o tarafa doğru uzanıyor diyorum bilmiş bilmiş. Sol karşımızda kocaman bir dağ var, muhtemelen deniz öbür tarafta diye düşünüyoruz. Az sonra öğreneceğimiz gerçekten henüz haberdar değiliz. Milas 75. Yıl Devlet Hastahanesi‘ni bulmak için erkenden yoldayız. Hava bulutlu ve serin. Yol sorduğumuz herkes yine içten, yine yardımsever. Bir ilköğretim öğrencisine yanaşıyoruz arabayla: Devlet Hastahanesi ne tarafta?; Abi bu yoldan dimdirek gidin! Yeni bir kelime duymanın şaşkınlığı ve Milaslı öğrencinin kendine has ağız özelliği dimdireksözcüğünü bütün gün dilimize dolandırıyor. Dimdirek gidiyor, iniyor, dönüyoruz. Bizim dümdüz, dosdoğru ifadeleri Milas‘ın kendine has ağzında dimdirek‘le karşılanıyor. Dimdirek diye diye kahkahalar atıyoruz.

Milas’ın Denizi Nerede?
Sabah denizin bulunduğu yeri tahmin etmeye çalışırken Milas‘ın denize kıyısı olmadığı gerçeğinden haberim yoktu. Aykut’un da öyle… :) Denizin ne tarafta olduğunu sorduğumuz hastahane bahçesindeki amca Hangi deniz? diye ayrı bir soruyla karşılık veriyor bize. Abi Milas’ta kaç deniz var ki? diyoruz :) Meğer en yakını 11 km mesafedeki Güllük denilen bir yerleşim yerindeymiş.

Dünya değil Milas daha küçük olunca hastahanede Aytül‘le karşılaşıyoruz. İlk başta ikimiz de acaba o mu? şaşkınlığı içinde cep telefonlarına sarılıyoruz. Aytül ve ben aynı anda İlknur‘a mesaj atıyoruz: Gördüğümüz doğru mu? Aytül mü Milas’taki? Evren Milas’ta mı haberin var mı İlknur :) Neyse meğer ben Evren, o da Aytülmüş :) Gördüğüm en sevecen, hoş sohbet yaşlılardan bir tanesiyle, Aytül’ün babaannesiyle tanışıyorum. Epey sohbet ediyoruz. Aykut’un işleri bittikten sonra Milas’ın bir çay bahçesinde çay içiyoruz beraber. Sonra Aytül’le Aydın’da tekrar görüşmek üzere vedalaşıp Aydın’a geri dönüyoruz. 

Milas yolculuğu sayesinde böylece iki yeni bilgi edinmiş oldum: Dimdirekdiye yeni bir kelime ve Milas’ta deniz olmadığı gerçeğini :)


e-vren günlüğü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

Bu yazıya katkı sunun