“Bu gece zaten çok ağlama halindeydim, zaten bardak dolmuş taşmış tüm satırlarım birbirine karışmıştı. Fazlası ile çaresizliğe gömülmüş bir yazıp bir siliyordum; gözüm satırlarına takıldı ve verdiğim kararda yanılmadığımı anladım… Bana bir adres verir misin; sana göndermek istediğim bir şey var. Gitmeden önce birine hediye etmeyi çok istiyordum, birkaç gündür o kişinin sen olacağına dair yazılarını da okuyunca emin oldum… Benim için çok değerli ama bende kalmaması gereken bir şey… İtiraz etmeyeceğin umudundayım…“
Yukarıdaki satırlara yanıt verdikten sonra beklemeye koyulmuştum kapımı çalacak emaneti. İki gün geçmedi ki bugün okuldan yorgun argın kendimi eve attığımda, “kargon var” dedi Safiye Sultan; masamın üzerine koyduğu paketi göstererek. Önce kıyafetlerimi değiştirdim; elimi yüzümü yıkadım ve tahminimden ağır kutuyu alıp yatağımın üzerine oturdum. Özenle sarılmış iki ayrı paketten birinde en sevdiğim yiyeceklerden biri vardı; cezerye. İkinci paketi açtığımda Elif ŞAFAK’ın AŞK kitabını görünce şaşırdım, mutlu oldum ve “şimdi anlıyorum epostalarda neden bu kitabın adının bu kadar sık geçtiğini“ dedim kendi kendime…
Sonra, İtinayla yazılmış ve AŞK‘ın pembesinden kurdeleyle nazikçe rulo yapılmış mektupu açıp okudum:
“Ey Sen Emanette Emin Ol Genç;
Bu kitabın yaprakları Dicle kenarındaki çileklerden değil belki ama zaten benim hikayemi yazan da üstad Fuzuli değil, dolayısı ile ne ben Leyla’yım ne de bu kitabın kapağındaki yazı Mecnun’un…
Sonu ahirete saklanmış bir sevdanın hediyesi bu kitap bana; yoksa inan okunacak kadar güzel değil yine de sayfalarında satırlarında O’nun parmak izlerini aramak bana yetti.
(…) Sende kalsın bu kitap. Âmâ kütüphanecinin Fuzuli’ye emanet ettiği gibi bir emanet bu; peşine düşecek kimsesi yok ne yazık ki ama sanma ki diğer baskılarıyla aynı… kesinlikle değil…
her sayfasında iki aşığın göz yaşları var. şimdi sana emanet…“
Soluğumu tutarak okuduğum soluksuz yazılmış bu satırların sahibi, değerli arkadaşım: Yollarımızı kesiştiren internet aleminin blog sayfalarıydı madem, bu güzelliği yaşamamıza vesile olan bu sayfalardan teşekkür etmek istedim ilkin sana. Yüreğine, gönlüne, nezaketine ve gönlündeki AŞK‘a, elindeki kaleme sağlık. Bir bloggerı en iyi, bir başka blogger anlayabilir :) Aynı alemde, benzer AŞK‘la farklı satırları yazmaya devam etmek dileğiyle…
PAKETTEN ÇIKABİLECEK EN GÜZEL ŞEY AŞK……
AŞK’ı farklı algılayan ben, neden AŞK’ı okumakta bu kadar direniyorum ki :/
Suna Kıraç bitti, üstüne AŞK gidermi ki?
ne kadar güzel…hoş bir jest olmuş…
Selam,
Aşk ve Aşk
ile yanan yureklerın samimiyet ve mahcubıyet halıyle okuyacagına,
hevesle okumayı bekledıgım kıtabın guzel dostlardan gelmesı ne muhım, arzuhal ve hevestır.
keyıflı okumalar, bu arada afiyet olsun.
dostum bahar kıskanıyorum hanı bana :)
ey dunyalılar paylasmak super, dostluk harıka bır olay kıymetını bılmenız umıdıyle,
Aşk kıtabıyla ılgılı paylasımları bu sıtede okuma keyfını yasarmıyız acaba.
Saygılarımla,
Narsu.
uzun uzadıya cümleler anlatamazken içimdekini her zaman ki gibi döküldü düşüncemin ince gülü….
külleri savrulurken geçmişin yüreğe
bir ürperti kaplıyor geceyi kendince
alıp gitmeler baş kaldırmış sineye
isyan öyle güzel bir şekildeki aydın günde
yokluklar arar dururmuş sevgiyi delice
bir aşk çıktı gönüle
acaba bu kimden gelen bir hediye
uzaklar yitip gitmelerle
gidilemeyen adresler kimin ceplerinde
uzak değil gurbet olmuş sevda yangın küllerinde
şiir gibi şarkı gibi aşk gibi bu bilmece…
Ne hoş… Böylesi dostlara sahip olmak ne güzel..
Ne güzel bir hediye… Bana da imzalısı gelmişti hem de ben okuduktan sonra :) Çok beğeneceğine eminim kitabı
Akdenizden sevgiler ;
Ağma mı Âmâ mı yazılır diye tereddütte kalmıştım zaten neyse alıcı düzeltir yanlışı nasılsa dedim yanılmamışım düzeltileceği konusunda :)
..
Eğer cezeryeciye vardığımda adresin yazılı olduğu kağıdı evde unuttuğumu farketmeseydim ve paniklemeseydim notu iliştirmeyi de ihmal etmezdim {yani cezeryeler hüss’ün :)}
devamı gelir..