Bundan tam 3 yıl önce, Pamukkale Üniversitesi’nde okuduğum dönemdeydi. Beynimde “nokta ağrıları” diye tanımladığım baş ağrılarım ve derslerimi olumsuz yönde etkileyen hafıza zayıflığı şikâyetlerim vardı. Aydın’a gelip bir doktora başvurdum. Doktor Beyin bana ilk sorusu “Nescafe içiyor musun?” oldu. İçmek ne kelime? ÖSS’ye hazırlandığım dönemlerden kalma bir nescafe tiryakiliğim vardı. Öyle bir kupayla da yetinmezdim, bardak bardak içerdim.
Doktorun söylediğine göre nescafe, beyin hücrelerini inanılmaz bir hızla öldürüyormuş. Buna bağlı olarak nokta ağrıları ve unutkanlığa yol açıyormuş. Nescafenin aroması suya karıştığı için daha da zararlı oluyormuş, ama gözünü sevdiğim Türk kahvesinin aroması (telvesi) suya karışmayıp, dibe çöktüğü için zararlı değilmiş. Hatta günde 1 fincan Türk Kahvesi mutlaka içilmeliymiş.
Bunları öğrendiğim gün tarih 17 Eylül 2002 idi. Ve kendime çok ciddi bir söz verdim: “Bugün itibariyle nescafeyi bırakacağım ve bir daha asla içmeyeceğim.” Sonra “madem nescafeyi bırakıp sağlıklı yaşamaya karar verdim, bari tam olsun asitli içecekleri de bırakayım” dedim. O gün -coca cola ve pepsi firmaları çok üzgünüm ama- kola ve gazoza da veda ettim.
Peki, ne oldu. O zamandan bu zamana tam 1095 gün geçti. Ağzıma bir yudum dahi kola ve nescafe girmedi. Cola Turka çıktı, onu bile deneyemedim. Tadı nasıldır merak bile etmiyorum. Midem 3 yıldır suni asitle muhatap olmuyor.
Böylece 3 yıldır kendimce muhteşem bir irade sergiliyorum. İleride sahip olacağım çocuklarıma sağlıklı bir baba olabilecek olmanın mutluluğunu yaşıyorum. Ama her şeyden de önemlisi psikolojik açıdan değerlendirildiğinde “insanın önemli bir alışkanlığını terk ettiğinde kazandığı kendine güven duygusunun” tadını çıkarıyorum.
Sağlıklı Yaşam Günüm ilan ettiğim her 17 Eylül’de zararlı bir alışkanlığımı bırakmayı da düşündüm. En başta çay! Bu 17 Eylül çayı bırakmayı planladım ama sanırım tam anlamıyla kendimi buna hazırlayamadım. Aslında pek de işime gelmedi. Çok büyük bir çay tiryakisiyim. Öyle ki, bir kitap bir çay bir de sessiz bir ortam üçlemem bozulacak, kariyer planlarım suya düşecek diye korktum :)
E hadi çayı seneye erteleyelim, jöle sürmeyi mi bıraksam bu yıl diye düşündüm bu sefer. Onu da yapamadım. Devir imaj (görüntü) devri malum. Susuzluk hiçbir şeydir ama imaj her şeydir devrinin delikanlısı olarak bunu da memur olacağım yıllara ertelemekte karar kıldım. Nasıl olsa öğretmen vs. olursam kolay kolay saçlarımı her gün farklı bir şekle sokamayacağım :)
Yani 2005′ in 17 Eylül Sağlıklı Yaşam Günümde terk edecek kötü bir alışkanlığımı bulamayıp, 3 yıllık muhteşem irademle bol bol övünmekle yetindim.