Eski mektuplarım geldi aklıma. Bir zamanlar birileri için, orada yazdıklarım hatırımda. Yürekteki sevda ne kadar ifade edilebiliyorsa yirmi dokuz harfle, anlatmaya çalışmışım elimden geldiğince hüzünlerimi. Ve çok ağlamışım her bir virgülümde. Eski defterleri deştim yine. Çünkü bir zamanların ağır sevdası, o hiç yabancı olmadığım duygu, kapımı çaldı; buyur etmeden girip yerleşti gönlüme.
Yol alıp giden benim. Aynı kapıdan girip girip, farklı kapılardan çıkıyorum. Ağzımı her açışımda farklı cümleler kuruyorum. Gönlüm başka söylüyor, dilim bir başka…
Özleyen benim. Yürürken dalıp gidiyorum, bakarken görmüyorum. Duyarken aslında, dinlemiyorum.
Seven benim. Çok seven, belki de tek sevenim. Hayaller yeniden şekilleniyor elinde değil. Hayatının düzenini bir anda alt üst etmek geliyor içinden, akıl kârı değil. Aşk, silip götürmüyor mu zaten aklını…
Buyur et, misafir et, aç kapılarını merhamet et. Ver yüreğini, bana armağan et. Leyla’m ol, beni sana Mecnun et. Yüreğim, sen de sabır et.
Yeni bir mektup, izinde eskilerinin. Roller değişiyor da, bir tek duygular aynı kalıyor. Mesafeler dert oluyor içine, düğüm düğüm dertler dermansız kalıyor. Sen bilmezsin, “aşk bir başına yaşanıyor.”
—
facebook’evreni ] facebook sayfası ] twitter’evreni ] RSS abonelik
“Yüreğim, yüreğim sen de sabır et.” Aşk’la Sema’ yı kaç defa dinledim saymadım, ama;” Neden E-vren?”, sorusun cevabını Evren’i sadece burada gören biri olarak en yakın orada gördüm.