{Ağustos ’07 MisAfiR KaLeM Yazısıdır}
Bütün kış kalın elbiselerin altına sakladığınız ve durmak nedir bilmeden çalışan vücutlarınız, güneşin parlak yüzünü göstermesi ve çileklerin pazarlarda yerini almasıyla uzak yerlere kaçmak için tatil alarmı verir.
Aklınızın bir köşesinde uzağa kaçma isteği vardır ama şehrin keşmekeşinden kurtulmanız o kadar da kolay değildir. Ya iş yerinizden izin almanız gerekir ya da istifayı basmanız ya kiminle gideceğiniz bir türlü aklınıza gelmez ya da o çalmayan telefonun bir kere çalması için dua eder durursunuz. Belki de bütün sene yattım, artık çalışmak için iş bulmam lazım dersiniz ama hele bir yaz geçsin Eylül’de işler açılır diyen tarafınız ağır basar.
Birden kişisel gelişim kitaplarına merak sararsınız. Bir bakmışsınız başı, artık kendime daha fazla zaman ayıracağım, yüreğimin sesini dinleyeceğim, daha az ağlayıp daha fazla güleceğim, sahil kasabasına yerleşip balık tutacağım cümleleriyle başlayan mektuplar yazmışsınız.
Şimdi altmış beş yaşına geldiğinizi ve emekli olduğunuzu düşünün. Hep bu tatilin hayalini kurdum deyip o günü asla yaşayamazsanız, bilseydim daha çok eğlenir daha az dertlenirdim, daha cesur olurdum, sevdiklerime daha açık olur, onları sevdiğimi söylerdim deyip hiçbirini gerçekleştiremezseniz, hayatı sonuna kadar yaşamış sayılır mıydınız?
Yerinizden kalkıp o bavulları hazırlamak, çocukluğunuzdan beri hayalini kurduğunuz yere gitmek her zaman zor olmuştur. Zaten ya uçaktan korkarsınız ya da hayatınızda hiç uçağa binmediniz. Bunlar boş işler, zamanı ve parası olana deyip geçiştirirken kendinizi hep bir kenara attınız.
Vitrinde gördüğünüz ceketi hiç düşünmeden alırken, hayalleri gerçekleştirme kumbaranıza hiç birikim yapmadınız bile. Bütün hayallerinizi ileride, büyüyünce, yetişkin olunca deyip geçiştirdiniz. Peki, ne zaman büyük adam olacaksınız?
Kalbinizi, gücünüzü ve iradenizi dibine kadar zorlar ve dayanırsanız, tesadüfleri beklemek yerine, tesadüfün sizin yeteneğinizin ve fırsatların buluşması olduğunu anlarsanız, o kapıdan çıktığınızda yapabilecekleriniz için yeterli kudrete sahip olduğunuzun farkındaysanız hayallerin gerçekleşmesi için hiçbir engel olamaz.
Koza, kelebeğe dönüştü, şimdi özgürlüğe uçma zamanı…
—
e-vren günlüğü’nün Ağustos Ay’ı Misafir Kalemi Esra SARIÇAYIR, kendini “Egeli bir babanın Türk asıllı Makedon bir annenin ikinci çocuğu” olarak tanımlıyor. Dans etmeyi, şarkı söylemeyi, müzikalleri ve konserleri seyretmeyi, gönüllü etkinliklere katılmayı {bu sayede Evren’le tanıştı}, yurt dışından gelen arkadaşlarına Türkiye’yi tanıtmayı, İspanyolca çalışmayı ve İspanya’yı çok seviyor.
e-vren günlüğü sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
çok güzel bir yazı olmuş esra ablacığım.kalbine sağlık….