ISPARTA RÜYASI

İki gece üç günlük ilk Isparta ziyaretim sona erdi. Geriye bir sürü anı, fotoğraf ve pekiştirilen dostluklar kaldı. Evren Berkay’ın bol horonlu düğünü, Isparta’nın eli şapkalı cumhurbaşkanı, Yalvaç’ın çınar altı ve Kamil Koç’un üstün hizmet anlayışı derken e-vren günlüğü, ilk kez Isparta günlüğünü tutmuş oldu.

Dokuz aylık hayaldi sevgili asker arkadaşım Evren’in düğünü. Asker ocağında dışarıya dair umutlarımızı canlı tutmak istercesine zaman zaman 9 Ağustos’taki Evren’in düğününden konuşurduk. “Terhis olur da düğününde bir araya gelir miyiz?” derdik. Derdik de çok uzak gelirdi bu günler bize. Şimdi o gün gelip geçmiş de fotoğraf karelerinde unutulmaz bir hatıra olarak yerini almış bile.  

Şükrü de sözünü tutan asker arkadaşlarımızdan biriydi; Evren’i o da en mutlu gününde yalnız bırakmamıştı. Bu birliktelik, şüphesizki asker arkadaşlığının dostluğa dönüşmesinin altına atılan bir imza olmuştu. İçimizde düğünün en çok tadını çıkaran da sevgili Şükrü oldu. Bu nasıl bir enerjidir anlamadım; insan iki dakika oturmaz mı yerine. Değil mi “ŞÜRKÜ”cüm :) 

Hayatıma giren ikinci Evren, ilk evlendirdiğim Evren ünvanına da sahip oldu : ) Evren’in düğün daveti vesilesiyle Isparta’ya ilk defa gelmiş, annemin doğduğu toprakları kısmen de görmüş oldum. Sevgili Evren ve Sinem Berkay çiftine ömür boyu mutluluklar diliyorum. 

Isparta’ya kadar gitmişken e-vren günlüğü’nün güç kaynağı Mustafa Pişirici‘yi ziyaret etmemek saygısızlık olurdu. Yalvaç’ın serin sularında, demokrasi meydanı havasındaki çınar altı’nın demli çayı eşliğinde saatlerce sohbet ettik kendisiyle. Yıllar önce henüz Aydın’da üniversite öğrencisiyken öğrenci topluluğumuz için gecesini gündüzüne katıp neredeyse 48 saat boyunca yaptığı çalışmayı unutmam mümkün değildi. Ta o zamanlar başlayan arkadaşlığımız, Mustafa’nın manevi anlamda e-vren günlüğü’nü benimsemesiyle ayrı bir şekil almıştı. Bana bu sanal yolculukta en çok güç veren isimlerden biriydi Mustafa. 

Isparta’nın yeşiller içinde, düzenli, kültürlü bir şehir olmasında cumhurbaşkanı çıkartmış olmasının payı var mıdır bilmiyor. Gezip görebildiğim kadarıyla Isparta’yı çok beğendim. Aydın’dan sonra Isparta’da yaşayacak olsam iklimi ve çevre yapısı itibariyle alışamama gibi bir sorun yaşamayacağımı düşündüm. Isparta da tıpkı Denizli gibi boş durmayı sevmeyen bir belediye başkanına sahip. En dikkatimi çeken toplu ulaşıma verilen önem ile yol ve asfaltların son derece temiz olmasıydı. Ayrıca, Aydın’ın aksine karma bir halk yapısından da uzak. Yani yolda karşılaştığınız 10 kişiden 9’u çoğunlukla Ispartalı :) Bir kahvehanenin önünden geçerken orada oturan iki kişinin elinde şiir kitabını görünce şaşırıyorum. Meğer, belediye bütün kahvehanelere kitap bulundurma zorunluluğu getirerek hepsinin isimlerini Kıraathane olarak değişdirtmiş. Denizli’deki baş döndürücü değişimi görmek yetiyordu Aydın’ındaki durağanlığa kızmak için. Isparta’yı görünce umudumu hepten önümüzdeki yerel seçimlere ertelemem gerektiğini anladım. Bir zamanların büyük medeniyetlerini bağrında doğurup onlara ev sahipliği yapmış, İzmir ve Denizli’nin sancaklığını üstlenmiş Aydın’ın yanıbaşındaki şehirlerin gerisinde kalmış olması kabul edilebilir bir durum değil.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir