Sağdaki karışık meyve suyunun bana, diğer bütün kola bardaklarının aile fertlerine ait olduğu ayrıntısını vererek bizim Efe’nin rötarlı (uçak mı bu çocuk, ne rötarı) gecikmeli doğum günü kutlamasını yapmış bulunduğumuz notunu düşüyorum. “Bir blogluk fotoğraf alalım her zamanki gibi diyorum“, Efemiz hemen düzeltiyor: “Her zaman mı? Geçen doğum günümü bloga koyacağım dediğin halde koymadın.“ {Off, blogger bir abinin ailesinden duyabileceği en can sıkıcı söz bu osla gerek.} Şimdi bütün içeriği yeni yere taşımakla cebelleştiğim için İbrahim’in geçen yılki doğum günü hakkında yazı yazıp yazmadığımı bulmam çok zor. Aranızda “hey, ben okudum hatta yorum bile yaptım“ diyeniniz varsa hemen Efe’nin eposta adresini veriyorum :)
Beyimizin fotoğrafları bir türlü yakışıklı çekilemedi. Canon’un profesyonel teknolojik özellikleri bile Evren’in en muhteşem Efesi’ni bu akşam iyi göstermeye yetmedi :) Çek Allah, çek. Amcalarıyla her platformda yarış halinde olan Hüss de illa mum üflemek istedi. Lakin, mum bir türlü sönmek bilmedi. Bir gıdımlık ufaklığın bir mumu söndürme çabasından en az 50 poz çıkarmak mümkündü.
—
Canım kardeşim, Efe’m. Doğum gününde burada değildin. O yüzden böyle gecikmeli oldu. Ama bugün bütün aile bir aradaydık. İnşallah her doğum gününü geleceğe not düşmek bugünkü gibi kısmet olur. Safiye Sultan’ın her zaman ettiği duayı yinelemek istiyorum burada: “Allah bizi birbirimizden ayırmasın.” Sen bizim en küçüğümüzsün. Hayırlı bir ömür dileklerimle…