26 Ekim günkü sabah 07.00’dan akşam 18.00’e kadar 11 saatlik Ankara gezisi için neredeyse 18 saatlik seyahati göze almak durumundaydım :) Bu, Ankara’ya normalde 3. gidişimdi ama gezi amaçlı 2. gidişim oldu.
Saat 8’de Demetevler’deyim. “Metro’dan iner inmez beni karşında göreceksin dayıcım” diyen çılgın yeğenim Şayzın‘ı ben uyandırıyorum telefonla. Arif beylerse eve vardığımızda hala uyuyor. Bir taraftan perdeleri açıyorum bir taraftan da “niye karşılanmaya gelinmiyorum, bu bekar halimle Evren abinizi oralarda bir başına bırakıyorsunuz!“ diye çıkışıyorum. Meğer çocuklar ben geleceğim diye sabaha kadar bazlama yapmışlar :) Güzel ve uzun soluklu bir kahvaltının ardından sokaklardayız. Saat 10.30 olmuş olmasına rağmen koca şehirde tek bir mağaza açık olmaz mı… Hadi bir tane buluyoruz, surat bir karış esnaf hanımlarda :) Aylardır gönlümden geçirdiğim buluşma için Arif ve Şaziye ile ayrılıp yola koyuluyorum.
Ve yıllardır merakla beklenen an. “Kaan sen gerçeksin!“ diyorum Kızılay’da Karanfil Sokak çıkışında beni bekleyen Kaan‘a sarılarak :) 1 yılı aşkın bir süredir blogtan birbirimizi takip ettiğimiz, gerek dışsal gerekse içsel yönden pek çok konuda birbirimize benzediğimizi düşündüğümüz Kaan’la nihayet gerçek hayatta da tanışabiliyoruz. Kendinden emin, olgun oturaklı, page rengi 4 ve blograzzi’de kişisel blog kategorisinde 1. sırada yer alan bu ünlü blog yazarı arkadaşımla iki çay tiryakisi olarak hasbihal ederken işte beklenen o ikinci an yaşanıyor:
Servet‘i, kardeşim kadar o kadar benimsemişim ki ben askere gitmeden önce bloglarımızı keşfettiğimizi ve tanıştığımızı sanıyordum. Halbuki asker dönüşü Haziran gibi tanışmışız :) Soluk soluğa geliyor, malum saatler bir saat geri alınınca afallamış biraz. Benim için flickr’ın usta deklanşörlerinden olan Servet, fotoğraflarındakinin tıpkısının aynısı :) Yaşının benden epey genç olmasından dolayı karizması ve yakışıklılığını kendime rakip olarak görmemeye gayret gösterip blog muhabbetlerine dalıyoruz. Biz Kayhan ve Dilara‘dan bahsedip, malum blog servisini çekiştirirken Ankara radyolarının karizmatik haberci sesi, Nur beliriyor oturduğumuz kafenin önünde:
Ve hayal edilen 26 Ekim 2008 tarihli Ankara fotoğrafı tamamlanıyor:
Bir haber spikerinin başına gelebilecek en kötü şeyi yaşıyor Nur, bizimle buluştuğunda. Günlerdir gribal bir rahatsızlık yaşıyor olmasına rağmen Ankara’da beni yalnız bırakmıyor. Akülü Araç Kampanyamıza radyodan destek veren, e-vren günlüğü yazılarının altını üstüne getiren ve kısa zamanda sanal tanışmışlığı samimi bir arkadaşlığa dönüştüren Nur, 3 blog yazarının “bloglama atladıkları blog muhabbetleri“ arasında biraz sıkılmış gibi görünse de Kocatepe Camii çıkartmasında objektiflerin kendisine çevrilmesiyle kendine geldi. Kendisini Servet’in usta fotoğrafçılığına bırakan Nur Hanımın ne hastalığı kalıyor ne de vücut kırgınlığı :)
Servet, kendinden geçiyor fotoğraf çekerken. Böyle çocuklar gibi şen, oradan oraya koşturuyor. O, Nur’un pozlarını çekerken biz de edebiyatçılığını MisAfiR KaLeM olarak Kasım’da e-vren günlüğü için konuşturacak olan Kaan’la özel kareler peşindeyiz.
Safiye Sultan, abimi televizyondan canlı yayında seyrederken, kardeşim Ziya kendi arkadaşlarıyla GoKart yarışmasında stres atarken ben de blog dünyasının bana armağanı arkadaşlarımla çok zevkli birkaç saat geçirmekle meşguldüm. Sanal alemin arkadaşlık/dostluk getirisi/götürüsüne hiç değinmeden bunca zamandır yazılarıyla, fotoğraflarıyla ve mesleğiyle ruhunu ortaya koyan bu 3 arkadaşımla birebir tanışmanın ve vakit geçirmenin tadını çıkardım. Hepisini zaten seviyordum, yüz yüze tanışınca hepten sevdim.
Ankara’nın tek bir eksiği vardı; o da Harun. Lakin, Ulus’ta telefonun diğer ucundaydı. Saatler 18’i gösterip Ankara’dan ayrılma vakti geldiğinde Başkent’te bir ilki gerçekleştirmenin bu seferlik kısmet olmadığı Harun’la Aydın’da hasret gidermek için çoktan sözleşmiştik. Ebruların Sultanı’nın yol boyu Magnum Çikolata keşfi ve tadına doyulmaz yaşam tecrübesi ile 03.30’da yatağımda son bulan kısa ama uzun bir Ankara günü de hatıralarım arasındaki yerini almış oldu.
Ankara buluşmasından 24 fotoğrafa aşağıdan ulaşılabilir:
Ekim ’08 Ankara’dan Kareler |
e-vren günlüğü sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
yazdıklarınızı okudum ve çok duygulandım..
son zamanlarda geçirdiğim en keyifli günlerden biriydi..
3tane çok değerli insanla tanıştım.. en kazançlınız benim sanırım..
en yakın zaaman da yine görüşmek üzere..
ozamaan daha çokk fotoğraf çekelim bu sayıılmaaz :)))))))
hiiiiiiiihhiiiiiihiiii :))))
Evet kısa ama dolu dolu bir gün yaşamışsınız. Keşke beni de alsaydınız aranıza :( Bir daha aklında olsun Evren bir eg taraftarı daha yaşıyor Ankara’da :)
Vallahi benim için de bir hayli keyifli bir gündü. Uykumun bölünmesinden pek hazzetmesem de Evren’in arayacağını bildiğim için özellikle telefonun titreşimini ve sesini açmıştım. :)
Vallahi çeşitli ortak yönlerimiz olan bir insanla, bir edebiyatçı ile tanışmak gerçekten çok güzeldi. Uzun süredir takip ediyorduk birbirimizi ama bir türlü tanışma fırsatı olmamıştı.
Ayrıca haber sunumu fevkalade olan bir haber sunucusu ile tanışma şerefine de nail oldum. Oldum olası o radyodaki seslerin esas sahiplerini merak etmişimdir. :)
Bir de Servet, senin kameranın lensi Evren’inkinden iyi abi. Her ne kadar teknik terimleri anlamasam da bu ikilinin bu şekilde sık sık tekrar ettiği bu sözlere kulaklarım çalınmış. :)
Tekrar hepinize teşekkür ederim…
abi öncelikle şunda karar kılalım.sen askerden geldikten sonra tanıştık :D Askere gitmeden önce 1-2 defa uğramışlığım vardı bloguna yanlış hatırlamıyosam.Geldikten sonra misafir kalem mevzuları oldu işte :)Herneyse.
Öncelikle çok fazla bişey yapmadık ama eğlence adına güzel bir gündü.Tek sıkıntı zamanının az olmasıydı.İnşallah bir dahaki sefere daha uzun süreli hepbirlikte görüşürüz tekrar.Kaan ve Nur’u tanımak ayrıca keyifliydi.
Dikkatinizi çekti mi bilmem ortam sanki 40 yıllık dostlarınki gibiydi.Yüzyüze ilk defa görüşmemize rağmen.Hakikaten iyi muhabbet ettik.Fotoğraf adına Kocatepe fikrimi iyi ki uygulamışız bunda hemfikiriz sanırım :)
Bu arada Şaziye,fotoğrafları beğendiğine sevindim.Tşk ettim :)
Şey sanırım metrodan iner inmez karşında beni göremesende yine güzel bir kahvaltıyla aldım gönlünü :)) ve sonrasında acaba ne yaptı, nasıl geçti, karanfil sokaktan mı çıktı yoksa acaba sakaryadan mı:D derken sonra yazını okudum.. kısa ama dolu dolu bir gün geçirmişsin buna çok sevindim daYICIM,VE Servet’e burdan tebriklerimi iletiyorum fotoğraflar gerçekten çok başarılı çekilmiş :)