Bir Leyla vardı. Kulağında leylak, sağ bileğinde pembe boncuklu bileklik, ayağında rengarenk entari ile Leyla’nın insana neşe veren bir havası vardı. Bir Leyla vardı; Leyla’nın bir hayali vardı. Hayali, hayatı hep hayallerindeki gibi yaşamaktı. Leyla’nın bir hayatı vardı. O rengarenk hayat bir töre, bir gelenek ya da kör bir kurşunla son bulan bir hayat…
Her Mecnu’nun O’na kavuştuğunda kendi içinde kaybettiği bir sevdası; “Sen, benim yıllardır aradığım ve uğruna ömrümü toza toprağa buladığım Leyla değilsin” dediği bir Leylası vardı… Her Mecnun’un ayrı bir Leylası; bu dünyanın, hayallerine kavuşamadan kara toprağa kavuşan pek çok Leylası vardı.
—
facebook’evreni ] facebook sayfası ] twitter’evreni ] RSS abonelik
e-vren günlüğü sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
Ben bilmem ,Mecnun bilir:)
mecnun leylada aradığı aşkı sonrasında ilahi aşkta bulmuştur.
ya leyla asıl yanan odur…
MECNUNUN LEYLÂ’SI
Padişahın biri aşkı uğruna Mecnun’un deli divane olup çöllere düştüğü Leyla’yı çok merak eder. Leyla’nın bulunup huzuruna getirilmesini emrini verir. Leylayı bulup getirirler. Padişah Leylayı görünce hayretler içinde kalır. Bakar ki, kara kuru, sıradan bir kızcağızdır. Sorar:
-Mecnun’u aşkıyla deli divane edip dağlara, çöllere düşüren Leyla sen misin? Hayret, senin öyle fevkalade bir güzelliğin yok. Sıradan bir kadından hiçbir farkın görülmüyor. Hal böyle iken nasıl olur da Mecnun senin için deli divane oluyor?
Leyla hiç tereddüt etmeden cevap verir:
-Padişahım susunuz. Çünkü siz Mecnun değilsin. Bendeki güzelliği görebilmeniz için sizde Mecnun’un gözlerinin olması lazım ve bana Mecnun’un gözleriyle bakmanız gerekir, der.
Padişah bu haklı sözler karşısında söyleyecek bir şey bulamaz, susup kalır. (Mesnevi, c.I, beyit: 407 vd.)
Mecnun benim ya da “Mecnun benim” diyebilme cesaretine sahip olabilecek kadar deliyim… Fazlasıyla deli ve Leyla’ya kavuşunca, sen benim ömrüm boyunca aradığım Leyla değilsin diyebilecek kadar da kör bir Mecnun…