Site icon e-vren günlüğü

Bir Lunapark Macerası

Her sınıfa kendi aranızda organize olun, bana gün ve saat verin, haftasonu bir şeyler yapalımdiyorum. İlk organize olan 10. sınıflar oldu. Her sınıfta genelde sinemaya gitme üzerine planlar kurulurken onlar Lunapark‘a gitmeyi istediler. Bana da hem davete hem de bu isteğe icabet etmek düştü.

Bir marketten alışveriş yapıp Pınarbaşı‘nın yolunu tutmuştuk ki yağmura yakalandık ve soluğu kapalı bir alışveriş merkezinin üst katında aldık. {Neresi olduğu malum, reklama gerek var mı:) } Yedik içtik, dedikodu yaptık derken 11. sınıflardan iki korsan öğrencim de dershane çıkışı gruba dahil olunca haydi gondol’a! diyerek lunaparkın yolunu tuttuk.Gondol’a binerim, binemem, binsem de korkmam laf karmaşası arasında birkaç öğrencimle kendimi gondolda buluverdim. Elimde Canon, değişik bir fotoğraf karesi yakalama derdindeydim ki gondol zirveye ulaşmaya başlayınca sanatsal çalışmayı hayatımla ödeyebileceğim endişesine kapılıp kendimi heyecanın pençelerine bırakmak zorunda kaldım :)

Bizim gençler gondol’a kaç defa bindi hatırlamıyorum. Yıllar sonra yeniden bu heyecanı yaşamış olmak çok hoşuma gitti. Hakikaten, gondola en son ne zaman binmiştim, hatırlamıyorum… Çarpışan oto‘larda öğretmen-öğrenci ilişkisinin bilinçaltındaki bütün gizli gerçekleri ortaya çıktı :) Hepsi araçlarıyla nedense bana çullandı. Zavallı ben, her darbede koltuktan düşen çantamı yerine koyacağım diye ne onlardan doğru dürüst kaçabildim ne de doğru düsürüst öğrenci aracına çarpabildim :)

Bir çay molasından sonra derslerdeki ya hep ya hiç kuralımız Balerin için de geçerli deyip tam kadro olarak Balerin‘in eteklerindeki yerlerimizi aldık. Gondoldan daha beter bir heyecan tecrübesi yaşadım. İşin kötüsü yanıma aldığım öğrencimle platform arasında ezim ezim ezildim. Oyuncağı yöneten kaptan arkadaş da sağolsun biz indikten sonra teknik detayı söyledi: Hocam, balerine tek oturmak daha iyi:) {Bunu kaburga kemiklerim ezildikten sonra mı söylüyorsun yani!}

Eğlenceli bir lunapark macerasından sonra gençlerin eve hemen dönesi yoktu ve Aytepe Mesire alanına çıkmaya karar verdik.  Hepimizin yorgunluğu burada ortaya çıktı. Ara ara yağmur yedik, üşüdük, eğlendik, gülme krizine tutulduk, oradan buradan konuşup okuldaki ve derslerdeki iletişim dışında farklı bir boyutta yeni bir iletişim kanalı kurduk. Değişik bir cumartesinin akşamında Hüss‘le devam ettiğimiz okuma-yazma cd’sinden sonra ikimiz de erkenden uyuyakalmıştık. Benim için gün 20.30’da sona ermişti :)

Exit mobile version