Cuma akşamüzeri birden bastıran yağmurun altında muhtarlık- postahane arasında sıçana dönerken hemen ertesi gün pırıl pırıl bir Aydın sabahına gözlerimi açtım. Oysa 7 saatlik mesafede Kütahya’da kar yağıyor; hayatında ilk defa kar gören Hüss sevincinden çıldırıyordu. Öyle ki haftalar öncesinden plan programı yapılan Ziya’nın yemin töreninde kar oynamanın hayalini kuran Hüss, Safiye Sultan’a bere ve atkı bile ördürmüştü.
Eğitim-öğretim yılının ilk döneminin son haftasına girdik bugün. Yazılılar geçen hafta bitti, notlar verildi, sözlüler belirlendi, sisteme girildi, öğrencilere duyuruldu vesaire vesaire. Ders çalışma tempomu arttırmayı planladığım yarı yıl tatilinde öğrencilerimi özleyecek olmanın sıkıntısını da yaşamıyor değilim.
Bugünlerde sıkça muhatap olduğum sorulardan biri de ikinci dönem ücretli öğretmenliğe devam edip etmeyeceğim konusu oluyor. Genelde ikinci dönem çalışmayı bırakıp KPSS’ye yoğunlaşacak olanlar çoğunlukta olunca “sen de düşünüyor musun?“ sorusu kaçınılmaz oluyor. Ücretli öğretmenliğin KPSS’ye hazırlığı büyük bir sekteye uğrattı tartışılmaz bir gerçek. Ve bu gerçek en başından beri belliyken, kalkıp yarı yılda öğretmenliği bırakmak bana çok da ahlaki bir tavır gibi gelmiyor. Zor durumda bırakılan okul idaresine daha vahim bir durum ekleniyor: Ortada bırakılmış onlarca öğrenci. En doğrusu, ücretli öğretmenliğe ya hiç başlamayıp eve kapanıp KPSS’ye hazırlanmak ya da başlanılan işi yarıda bırakmamak.