e-vren günlüğü’nün Nisan’daki MisAfiR KaLeMi olması için yaklaşık 3 gün önce teklif sunduğum ve teklifime olumlu yanıt veren arkadaşımla bugün fotoğraf çekimi için bir araya geldik. Mekan olarak tercihimiz Cihanoğlu Külliyesi‘ydi. Yaklaşık 1,5 saat süren çalışmada ara ara arkadaşım da -yukarıda örneği görüldüğü üzere- benim fotoğraflarımı çekti :) Uzun bir süredir fotoğraf makinemi elime alamıyordum. Hem bir modelle çalışmayı ve hem de fotoğraf çekilmeyi özlemişim. 17 Nisan Cuma günü e-vren günlüğü’ndeki yerini alacak olan yeni MisAfiR KaLeM arkadaşım, yazı yazma konusundaki ustalığını fotoğraf çekiminde de göstermiş oldu bugünkü çalışmamızda :)
Fotoğraf çekimi sonrası Safiye Sultan’la buluştuk Atatürk Parkı’nda. Meydan, panayır alanı gibiydi. Partilerin seçim araçları, konvoyları, bayrakları ve taraftarları arka arkaya geçişler yapıyorlardı. Muhsin Yazıcıoğlu‘yla beraber helikopter kazasında hayatını kaybedenlerin ruhuna saygı amacıyla mitingler iptal edilmiş, konvoylarda korno ve müzik çalmak yasaklanmıştı. Birkaç siyasi parti sessiz sedasız konvoylarını tamamlarken bir partinin beldiye başkan adayı mikrofondan talimat veriyordu yardımcılarına müziği açmaları, hem de sonuna kadar açmaları yönünde. Ne tesadüftür ki aynı aday, geçtiğimiz haftalarda aniden eşini kaybeden belediye başkan adayı Mustafa ANCI‘nın acısına hürmeten siyasi partilerin ortak bir kararla 2 günlüğüne kaldırdığı müzikli seçim aracı dolaşımını tek delen kişi olmuştu. Gürültü kirliliğine bayraklı, posterli, broşürlü görüntü kirlilikleri de eklenmişti. Bu kirlilik daha aday adaylığı sürecinde, belediye başkan aday adaylarının evlerimizi bilgisayar sistemi sayesinde otomaik olarak arayıp banttan seslerini dinlettirmeleriyle başlamıştı zaten. Kirlenmişlik dev mitinglerin ana haber ültenlerine yansıyan görüntüleriyle evlerimize kadar girmişti ki Muhsin Yazıcıoğlu’nun ve arkadaşlarının üzüntü veren vefatlarıyla bir anda duruldu; herkesin bir anda silkelenip kendisine gelmesine vesile oldu.
Akşamüzeriyse İncirliova‘daydım; Harun, Ankara’dan dönmüştü ve Sabahçı kahvesi nostaljisi yapmanın vakti gelmişti. Kısa bir İncirliova turundan sonra Sabahçı’nın odun ateşindeki çayı ve nefis böreklerini mideye indirdim. Böylece 7 günlük “pis rejimi“n ilk mükafatını kendime vermiş oldum :) Ümran‘ın motoruyla o soğukta İncirliova-Aydın arasındaki yolculuk ise uzun süredir yaşamadığım bir heyecanı günün sonunda yaşatmış oldu bana.