Şimdilerde en çok onları anlatıyorum; Cuma akşamı Harun‘a, cumartesi akşamı Semih‘e, pazar akşamı Ebruların Sultanı’na saatlerce anlattığım gibi… Cumartesi günkü Madran Çayı çıkarmasından geriye kalan yalnızca onların 600’e yakın fotoğrafı değil; son bir haftadır içinde bulunduğum duygusal iniş çıkışların hıçkırıkları içinde yeniden hayat bulan bir yaşam tecrübesiydi.
Sevgili Büşra‘nın haftalardır süren MisAfiR KaLeM olma heyecanı perşembe gecesi son buldu diyeceğim ama yazının yayına girmesiyle her MisAfiR KaLeM’de olduğu gibi yeni bir heyecanın içine girildi. Birebir şahit olduğum heyecanlardan biriydi bu. Kendisini kişisel blogunda göstermeyi sevmeyen Büşra’ya teklifi sunarken kabul edeceğine dair tereddütüm yok değildi. Kabul etmesinin ötesinde yazısını hali hazırdaki bir fotoğrafıyla değil de benim çekeceğim bir fotoğrafıyla süslemek isteğimi de kabul edecek miydi? Sorularımın hepsi kendisi tarafından olumlu bir şekilde cevaplandırılmakla kalmadı; haftalar boyunca 16 Nisan gecesine çok eğlenceli bir şekilde hazırlandık. e-vren günlüğü’ne duyduğu saygı, sempati için ve daha da önemlisi MisAfiR KaLeM olayını ciddiye alarak harika bir yazıyla bu sayfalarda çok güzel bir iz bıraktığı için kendisine teşekkür ediyorum. Bir teşekür de kendisini yalnız bırakmayan, harcanan emeğin karşılığını güzel cümlelerle veren yorum sahiplerine…
Hayatımızın anlamı, e-vren gnlüğü’nün maskotu şu Hüss; okuduğumuz üniversiteye geldi, mezuniyet törenlerimize katıldı; projelerimizde arz-ı endam etti; eğlencelerimizde başrollerde yer aldı. CV’sine en nihayetinde 18 Nisan Cumartesi günü Evren amcasının sınıfının pikniğinde “liseli ablalarının sevgilisi olma” başarısını da ekledi :)
Ağaca kurulan salıncağın, kumsalda oynanan futbolun, halat çekme oyunlarının tadını çıkaran Hüss’ün Madran çayına girmek için mızmızlanmaları dışında tahminimden de harika bir “aile pikniği“ geçirdiğimi not düşebilirim. 9A’nın 19 öğrencisiyle bol kısırlı, börekli, kurabiyeli, kahkahalı, “sulu” ve fotoğraflı Madran Çayı çıkarması tadına doyulmaz anılarla 7,5 saatlik eğlencenin sonunda sona erdi. “Hocam, hep üst sınıflarla bir şeyler yapıyorsunuz. Sadece bizimle de bir yerlere gidin“ serzenişleriyle aylar öncesinden plan program yaptılar ve sonunda, akşam oturup düşündüğümde hüzünlendiğim çok güzel birgün geçirmemi sağladılar. Bu harika günden geriye kalan tek sıkıntım; her yerimin berbat derece de ağrıyor olması :(
Sınava gitmek için pazar sabahı yine erkenden uyanmak zorunda kalırken abim de haftalardır ertelediği aşurenin başına geçti. Sınav çıkışı Çağrı‘yla eve geldik. Bir süre sonra Hikmet de geldi. Kahvaltı yaptıktan sonra bahçede aşure yedik; Turistik Park’ta kahve içtik ve Hikmet‘le ayrılıp sınavın öğleden sonraki oturumu için uykulu bir vaziyette yola koyulduk. Çok anlamlı, güzel mesajlarla dolu ama kendimce biraz boş bir pazardı…