“Şımşırık ıslandım” diye yazınca şu yazım aklıma geldi hemen. Dimdirek sözcüğünü duyunca şaşırmıştım; şımşırık‘ı ilk kez duyduğunu söyleyenleri duyunca da şaşırdım :) “Ipıslak” diye yazsam daha açıklayıcı olacakmış sanırm :)
Dün akşam, Hadise çıkana kadar TRT başında, Eurovision‘a kitlenmiştim. Sanırım, stüdyo kaydına alıştığımız için Hadise’nin canlı performansı bana zayıf geldi. Hatta arkadaki dansçı erkeğin sesi bazı yerlerde Hadise’nin sesini bastırıyordu. Kameraların genelde uzak çekim yapmasına, yakın çekimlerin de arkadaki beyaz ışık patlamalarına kurban gitmesine biraz hayıflandım. Düğünlerde oyun bilmeyip de oyun uyduran erkeklerin o tuhaf figürleri Hadise’de sempatik durmuş; hoşuma gitti :) İlk 8 parçanın sonrasında Hadise’nin Düm Tek Tek’i sanki bütün salonu kendine getirdi :) Türk olunca, etkilenme derecimiz haliyle göreceli oluyor ancak bütün bir gecenin yarışmacıları içinde bizim kızın en mükemmel olduğu su götürmez bir gerçek. Başından sonuna kadar tüylerim diken diken seyrettim Hadise’nin performansını. Gecenin en taktir ettiğim ekibi ise Ermenistan adına yarışan iki kız kardeşti. Müzikleri çok hoş ve yöreseldi. Kendi dillerinde şarkılarını seslendirdiler. Kıyafetleriyle de uluslar arası bir organizasyonda öz kültülerini layıkıyla temsil etmişlerdi. Düşünsenize her yarşmacının İngiliz ya da Amerikalı gibi olup, birbirinin kopyası olduğunu :) Yalnız, Ermenistan’da kostümlerinden ezgilerine kadar bir Azerbaycan havası vardı. İlginç.. Gecenin en çok beğendiğim üçüncü ve son parçası da Bosna Hersek ekibininkiydi. Diğerleri sıkıcıydı..
Akşamüzeri, “sömürüldüğünü düşünüyor musun?“ dedi bir arkadaşım. “Evet farkındayım“ dedim. Ama bilinçli bir göz yumma benimkisi. Çünkü bir zaman sonra yol ayrımına gelince tekrarını yaşayamayacağım an’ların tadını çıkarmaya karar verdim. Hiçbir art niyetin, hiçbir aklı sıra kurnazlığın beni bu zevklerden alıkoymasına izin vermeyeceğim. Özleyeceğim tek şeyi, nefretle anacağım şeylere heba etmek istemiyorum.
“Farklı bir alemin kapısını araladım“ mı desem ya da “yabancısı olduğum bir alemi kısa süreliğine gözlemledim“ mi desem daha doğru olur bilmiyorum ama bu kısa süreli misafirlik hiç hoşuma gitmedi. Hatta birine “ne sıkıcı bir ortam“ bile dedim :) Bazılarının muhabbetleri ne kadar boş, ne kadar komik ve bazıları duygudan, değer yargılarından ne kadar da yoksun :)
Akşam Mustafa Ziya geldi. Vanlı bir sınıf arkadaşını da getirmiş yanında. Tabi koca bir torba erik de.. Gündüz bir öğrencim de iki poşet erik getirmişti :) Erik hastası biri için çok şanslı günler yaşıyorum :)