Aşk, Tezatlık Mıdır?

Âşık Olduğuma Sahip Olamıyorum;
Sahip Olduğuma
Âşık…

Mevlana’yı, Kerem’i, Mecnun’u ve de Yusuf’u Anlıyorum da;

Ne Bir Tebrizi’yi, Aslı’yı, Leyla’yı Ne de Bir Züleyha’yı

Var’Edemiyorum!

facebook’evreni ] facebook sayfası ] twitter’evreni RSS abonelik

 

 

 


e-vren günlüğü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

16 Comments

  1. tezatlık…Bir tezatlık mı yoksa farketmedende olsa bizi biz yapabilen eşşiz bir uyummu?Aşk;yapbozun parçalarını birleştirebilmekmidir karşılklı?yoksa hep yarım kalacak bir resimi defalarca farklı ama tek taraflı hazırlanmış bir baş yapıt yapabilmekmi?hangisi göz doldurur ki diye bir soruya gerçekten verebileceğim bir cevabım yok.ister yalnız yaşa ister beraber;uyumlu yada tezat farkedermi?zaten aşkı tanımsızlaştıran ve farklılaştıran aşka dair insanın yüreğinden dökülen yaşanmışlıklar belkide yaşanamamışlıklar değilmidir?Aynı zamanı,aynı havayı da paylaşsak aşk hergün yeni bir yüz,yeni bir soluk ve tabi yeni bir anlam bulucaktır.ve siz bu tanımları sadece yüreğinizde hissederek onaylayacak yada acıklı bir gülümsemeyle geride bırakacaksınız.aşkı yaşamanız ve kendi cümlenizi kendiniz oluşturmanız dileğiyle……

  2. Çareler çoktur ama çaresizlik de çoktur… Ağlarız bu yüzden doğar doğmaz, ağlarız her ölümü hatırladığımızda…
    ÇARE O KADAR UZAKTA DEĞİL..
    ŞAH DAMARIMIZ KADAR YAKIN..

  3. AŞK çaresizlikten doğar. Çare var ise AŞK yoktur… Çare yok ise AŞK vardır.(Küçük bi maddi hata düzeltmesi:))

  4. Sufi vaktin oğludur!” Yani, her şeyin şimdiki zamanda yaşanmasını ister sufi. Acele eder. Anlamakta acele eder. Bilmekte acele eder. Anlamaya ve bilmeye açtır ya da kavuşmaya hasrettir. Der ki: “Çabuk ol, çünkü vakit keskin bir kılıçtır.”
    Ama Mevlana, yine de hikâyelerle anlatma yolunu seçer. Çünkü hikâye, sır saklar. Çünkü:
    “Dilbere ait sırların, başkalarına ait sözler içinde söylenmesi daha hoştur.”

    Ama sufi ısrar eder:
    “Perdeyi kaldır ve açıkça söyle çünkü ben güzelle gömlekli olarak yatmam.”
    Yanıt şudur:
    “O apaçık soyunur, çırılçıplak bir hale gelirse ne sen kalırsın ne kucağın kalır, ne belin!”

  5. AŞK çaresizlikten doğar.Çare var ise AŞK yoktur. Çare var ise işte o zaman AŞK VARDIR…

  6. sen seni seveni, sana değer vereni sev işte o zaman aşık olursun…. nacizane fikrim

  7. “Cânı kim cânânı içün sevse cânânın sever
    Cânı içün kim ki cânânın sever cânın sever..” Fuzuli

    Cânı cânân için sevmek umuduyla..

  8. Aşk; açılım itibari ile sevgi ve bağlılık duygusu olduğunu belirtiyor Türk Dil Kurumu. Bense aşk’ın aşığın duygularından beslenen kuduz bir vampir olduğunu düşünüyorum. İşte bu yüzden insanoğlu var oldukça aşk’ta var olacak.

    Çevremde çokca duyduğum iki söz var! Aşık olmak istiyorum ve Leyla ile Mecnun gibi büyük bir aşk yaşasam. Evet Leyla ile Mecnun’un büyük aşk’ları vardı ama vuslatı yoktu. Leyla ile Mecnun kavuşamadıkları için bugün dillerden, dile dolaşmaktalar ve bunun adına da aşk demekteler. Yani kavuşamamaktır aşk, vuslatı olmayan sevdadır aşk.

    Aşk’ın gerçekte kavuşamamak, güneşli bir günde kendini zifiri karanlık içinde hissetmek, sevgiliye giden bütün yolların sonu olmayan labirent olduğunu bilmeyenler “ben aşık olmak istiyorum” diyor.

    Bu bağlamda “gönlüm düştü bu sevdaya, gel gör beni aşk neyledi” diyen Yunus Emre’nin dizelerini çok iyi algılamak gerek.

    Başta belirtmiş olduğum gibi “aşk kuduz bir vampirdir aşığın duygularından beslenen..” Peki kim aşk’ı yüceltiyor ve kişileri yerle bir etmesinine neden oluyor.! Bu yazımı okuyan herkesin aşk’ı bu hale getirmesinde emeği olduğunu düşünüyorum.!

    Sevgiydi yozlaştırılan..

    Sevginin ne demek olduğunu bilmediğimiz için özel olmağan zaman süreçlerinde sırf süslü sözler söylemek adına ulu orta “seni seviyorum” derken ne sevgimize sahip çıkabildik, ne de sevdiğimize. Ve bizler sevgiyi ve seni seviyorum’u yozlaştırarak aşk’ı kuduz bir vampir haline getirdik.

    Duygular ile oynandı..

    Sevmek güzeldir, sevilmekte. Seni seviyorum derken sevgisine sahip çıkanlara, sahip çıkmadık! Nasıl olsa “en sevilen” benim düşüncesi içerisinde seni seviyorum kelimesi ardındaki sadakatı, bağlılığı, tutkuyu ve bence en önemlisi o sevgiye olan “edebi” görmedik yada görmek istemedik. Böylesine sevilirken yani bizler için canını bile verecek kişileri her daim geride bıraktık, bıraktığımızın yitik kent gibi darmadağın olduğunu bile, bile.

    Duygılar ve mantık..

    Bu noktada elimde olmadan haddimi aşacağım için okurlardan özür dilerim. Öncelikle geçenlerde adını şu an hatırlamadığım diziden kısa bir anektod sunmak istiyorum. İki arkadaş evlilik üzerine sohbet ediyorlar ve aralarında şöyle konuşma geçiyor.

    “Yarın evleniyorsun, neler hissediyorsun? Kuzum bizim ki duygusal değil mantık evliliği. Ne ben eşimin işine karışacağım, nede o benim. İkimizde kariyer için çalışacağız. Bu zamanda sevmekmiş, duygusallıkmış saçma..”

    Aslında saçma olan bu düşünceleri beyninde barındıranlar. Ben mantığım ile hareket edeceğim diyen kişi bence aptaldır ve ahmaktır. Sevgiyi, sadakatı, bağlılığı mantık mezarına gömenler şunu iyi bilmelidilerki bir gün mantık çerçevesinde başladığınız o ilişki yine o mantık çerçevesinde biter. İşte o zaman “ben ne yaptım, beni delice seveni ve uğruma ölebilecek olanı mantık mezarlığına gömüp çevreminde etkisi ile bu mantık ilişkisine girdim ama bitti” demek yitirilmiş onca zamanı geri getirmeyecektir.

    Ne yapmak gerek..!

    1- Aşk’ı değil sevgiyi isteyin. 2- Sevginizi şüpheler üzerine değil güven üzerine kurunuz. 3- Kolay zamanların olduğu gibi zor zamanlarında seveni olun. 4-Yaşadığınız ilişkiye sadakatla, bağlılıkla, edeple, hürmetle sahip çıkın. 5- Ne Leyla olmayı, ne de Mecnun olmayı isteyiniz. Siz, siz olun yeter..

  9. “Allahım , gönlümde olanı hakkımda Hayırlı eyle…

    Hakkımda Hayırlı olana, Gönlümü Razı eyle…”

    Ben yazacaktım ki, fz benden önce davranmış :)
    Nasıl ki var oluşun da, yok oluşun da, eline kıybık batmasının da vakti saati öncelerden bilinir, yaradan tarafından tayin edilir, AŞK’ın başına düşmesinin de vakti zamanı tayin edilmiştir. Hayır ise varsın yarsın başını, şer ise 40 fersah ötelerde kalsın :) Yokluğunda hayal etmek daha güzelmiş…

  10. Konya eşrafından bir zat,bir gece ruyasında Bağdatda ki bir zengin konağın bahcesinde altınlarla dolu bir küp olduğunu görür. rüya haktır der ve yola düşer. Günler sonra Bağdata varır.Eline bir kazma kürek alan adam başlar rüyasında gördüğü evi aramaya, ve sonunda evi bulur. Gecenin bir yarısı evin bahçesini kazmaya başlar, çıkan gürültülere uyanan ev sahipleri, hemen adamın yanına varır , ne aradığını sorar. Adam rüyasında burada altın olduğunu rüyanında hak olduğunu dile getirir. Ev sahibi adama şunu der, be adam delimisin bir rüya uğruna gelmiş buraya bende bir rüya gördüm , konya nın …mahallesinde,…. sokağında ,pembe boyalı bir evin bahçesinde gömülü binlerce altın vardı der.Adam biraz düşünür , ve yola koyulur , sonunda konya ya varmıştır . Adamın dediği adresi bulmaya çalışır en sonunda evin önüne vardığında, bu evin kendi evine çok benzediğinin farkına varır.Aradan beş dakkika sonra evin içinden hanımı çıkar. adam şaşkın bakışlarla burasının yıllardır oturduğu kendi evi olduğunun farkına varır.Elindeki kazma ,kürekle bahçesini kazar ve altınları çıkartır….. (AŞKI,SEVGİYİ,MUTLULUĞU,ZENGİNLİĞİ UZAKLARDA ARAMAYA GEREK OLMADIĞINI ,BÜTÜN GÜZEZELLİKLERİN ASLINDA YANI BAŞIMIZDA OLDUĞUNU NEDEN HİÇ FARKEDEMEYİZ????)

  11. Aşk mükemmeli arar çünkü,hep bir adım olmalıdır aranızda sen ilerledikçe o da ilerlemelidir… Kavuştuğun an durmuştur ve aşk o noktada bitmenin başlangıcındadır…
    Daimi olan aşk ulaşamadığındadır…
    Tıpkı benim sana, bir başka uzaktaki tanımadığımın bana duyduğu gibi :)

  12. Var edici inşaallah var eder hayırlısıyla….

    Bir dua vardı, “Allahım , gönlümde olanı hakkımda Hayırlı eyle…

    Hakkımda Hayırlı olana, Gönlümü Razı eyle…”

  13. ”…sen elmayı seviyorsun diye elmanın seni sevmesi şart mı?” deyişi geldi hemen aklıma Nazım’ın.

    Bu tamamlanamamışlık olgusu beşikten mezara kadar insanoğluyla giden bir çile vesilesi ya da bir mükafat gibi geliyor bana nedense.Ne zaman yakalamaya az kalsa hiç olmadık yerden çıkan bir şey ya hevesini kursağında bırakır insanın ya da olur işte bir şeyler.

    vuslat olsa da olmasa da amaç sevmek olmalı.Varsın göz yaşını görenlere soğan doğrama yalanından sonra burnunu duvara çarptığını söyle…

  14. Hayatın genel bir sorunsalı,Seversin alırsın karın olur , seversin alamazsın kara sevdan olur[aşık veysel]misali…

  15. Aşkın zaten bizatihi kendisi bir tezattır. İster içinde ol ister dışında, konu aşksa, tezatlarla yaşamaya mahkum kalıyorsun.

Bu yazıya katkı sunun