15 yıl kadar önce, rahmetli babamla otobüsle İzmir’e ya da Denizli’ye gidip gelsek üzerimiz leş gibi sigara kokardı. O zamanlar otobüste isteyenin sigara içmesi normalken, o durum şimdi ne kadar da tuhaf geliyor bana. {Gerçi, bazı otobüs şoförleri penceresini açıp sigara içmeye devam ediyor; ön koltukta oturan yolculardan astım hastası ya da sigara kokusundan rahatsızlığı olan var mı diye düşünmeden.} Türkiye’nin sosyal hayatında dün çok ciddi bir kanun yürürlüğe girdi. Artık sigara tiryakileri diledikleri gibi orada burada sigaralarını tüttüremeyecekler :) 5-6 yıl önce ailecek Adnan Medneres Stadyumunda bir konserdeydik. Pöfür pöfür sigara içen bir kadının sigara dumanından rahatsız olan annem, kendisini uyardığında “sigara içme özgürlüğüm var, rahatsız oluyorsan dumanın gelmediği tarafa geçiver“ gibi aptalca bir savunmayla karşılaşmıştı. Neyseki, aradan epey bir yıl geçmiş olmasına rağmen artık “yasa, sigara içmeyenleri koruyor“. Yalnız, kuralları çiğneme, yasaları hiçe sayma gibi alışkanlığa sahip biz Türk milletine söz dinletebilmek için söz konusu yasa maddelerin çok net, kesin olması gerekiyor. Dün yürürlüğe giren yeni yasada “yok tente olursa, yok iki tarafı kapalı, ön tarafı açık falan filan olursa“ gibi ifadeler yer alırsa elbet sigara tiryakileri işi kılıfına uyduracaktır ;) Yasak, yasaktır. Yasaya yaz işte tek bir cümle ki çıkar yol aramaya kalkamasın sigara beyinliler: İçeride, dışarıda, her yerde sigara içmek YA-SAK-TIR!
Dün, mübarek Mirac Kandiliydi. Dini gecelerde nişan ya da düğün yapıldığına hiç rastlamamıştım. Yanlışlıkla o tarihe gün alanlar varsa da iptal edip, ileri bir tarihe erteliyor diye biliyordum. Dün, mahallemizde ve çevremizde epey bir nişan, düğün vardı :) Kolbastı’yla ter döktükten sonra yatsı namazı kılmak için camiye gelen amcaları, ibadetle ter dökerken görmek tuhaftı :)
Son bir yılın en çok kandil kutlama mesajını dün gece almışımdır herhalde. Ama çoğu hazır mesajdı. Hazır mesajlara gıcıklığımı çoğu arkadaşım iyi bilir. Asla cevap verme zahmetinde bulunmam, hatta okumam bile..
Mesajdan sözü açmışken, Cuma günü bir mesaj aldım eski bir sınıf arkadaşımdan. Önümüzdeki hafta evleniyormuş, şurada yemekli cemiyeti, burada balosu varmış; ailecek bizi de orada görmekten mutluluk duyacakmış. Yuh ki ne yuh! Ben, düğünlere katılmayalı davetiye denen şey yerini sms-davetiye diye yeni bir icada bırakmış demek ki.. Ben de eski sınıf arkadaşımın bu nazik (!) davetine icabet edip altınımı sms ile kendisine iliştireceğim. Doğacak çocuklarının fotoğraflarını da MMS ile yollasınlar, biz de ömürlü olsun mesajı atarız kendisine; bebişlerin hediyelerini de facebook’tan etiketleriz :)
e-vren günlüğü’nün MisAfiR KaLeM geleneğinin son ismi sevgili kardeşim Fatih‘ti. Yazısı yayınlanana kadar sadece ikimizin bildiği gerçeği ablası İlknur‘dan saklamak sandığımdan kolay oldu :) Hiç tereddütsüz teklifimi kabul eden Fatih, haftalarca üzerinde çalıştığı yazısını bana gönderdiğinde “İstanbul’un 3. köprüsünü yazının sonunda nereye bağlayacak acaba” derken beni hayrete düşüren düğümünü atmıştı. Yazılarının içeriğine karışmadığım ve de sundukları ürüne saygı duyduğum her MisAfiR KaLeMime olduğu gibi sevgili Fatih’e de bu görevi ciddiye aldığı, emek harcadığı için minnet borçluyum. e-vren günlüğü 3 gün boyunca Fatih’in “Köprü“süne emanetken dün gece yeni bir isme Ağustos ’09 için MisAfiR KaLeM olmayı teklif ettim; kendisi de teklifimi geri çevirmeyip 14 Ağustos’ta e-vren günlüğündeki yerini almak üzere hazırlıklarına başladı :)
Malum, 27 Temmuz Pazartesi günü e-vren günlüğü, sanal alemdeki yolculuğunda 5. yıla giriyor. Geçen yıl “4. yıl” temalı çalışmalar yapmış, bunlara e-vren günlüğü ziyaretçilerinin gönderdiği görselleri de eklemiştik. Sizden ricam 5. yıla özel bir şeyler yapmanız. Örneğin, e-vren günlüğü’nü en çok hangi bilgisayarda, nasıl bir ortamda, ne şekilde okuyorsunuz bunu çok merak ediyorum. Siz, bilgisayarınız ve ekranında evrengunlugu.net olan bir fotoğraf çekilip gönderirseniz ya da geçen aylarda birkaç örneği yayınlanan “Niçin e-vren günlüğü?” konulu kısa videolara imza atarsanız çok bahtiyar olacağım :)