Merhaba Aydın, Merhaba İstanbul
Bu gece İstanbul’daki 200. gecem. Aydın otogarından otobüsün geri geri çıkışı, beni uğurlayanların, ağlayanların hepsi hâlâ gözlerimin önünde çok net.
200 günlük zaman zarfındaki özlemlerimi, umutlarımı, hayallerimi, hayal kırıklıklarımı burada yazıp İstanbul’a haksızlık etmek istemiyorum. Sevdiğim şarkıların yazıldığı, seyrettiğim filmlerin çekildiği, yıllardır şiirlerinde, romanlarında kaybolduğum sanatçıların yaşadığı şehrin sınırları içerisinde bulunmak, bunca zaman onun bir parçası olmak çok değerli bir duygu.
Bu şehirde yaşadığım çok özel şeyler var. Hayal ettiğim şehirde değilim belki ama hayallerin ötesinde bir İstanbul’da hayallerimi gerçekleştirmeye doğru ağır ağır yürüyorum. Çoğu zaman da durup sokaklara, araçlara, 17 milyonluk insan yüzlerine bakıyorum. Sıkılıyorum, üzülüyorum, heyecanlanıyorum, mutlu oluyorum.
Hâlâ anlaşılamadığımı, kendimi anlatamadığımı ve 6. ayın sonunda henüz İstanbul’la karşılıklı oturup tanışamadığımı; iki kelam sohbet edemediğimi düşünüyorum. Şimdilik kendi İstanbul’umu yaşıyorum; düşlediğim İstanbul’dan çok bambaşka haliyle.
Her şey çok karışık, çok sıkışık… şu an olduğu gibi.