10 yıldır blog tuttuktan sonra bu başlığı atmak hakkım galiba ama işin aslı öyle değil. Bu süreçte zaman zaman muhatap olduğum bu soruyu geçen hafta pazar günü televizyon programcısı Müge Oruçkaptan da yineledi ama öncesinde blog yazarlığını daha önce hiç duymadığını söyledi. O öyle söyleyince anlamsız kelimeleri peşi sıra sıraladığımı hatırlıyorum. Daha önce blog nedir duymamış birine blogun ne olduğunu ‘elektronik günlük’ gibi tanımlamalar getirirken buldum kendimi ki daha tuhafı hemen ardından pat diye yöneltilen blog yazarlığından para kazanılıp kazanılmadığı sorusuydu. Hiç düşünmeden ‘evet’ cevabını verdim; verdim fakat bu cevabı verdiğim için kendimi sonradan yadırgadım.

Müge Oruçkaptan’ın -hatta çoğu insanın- ilk önemsediği konu, blogdan para kazanıp kazanılmadığı. Oysa asıl sorgulanması ve merak edilmesi gereken başlıca konu bu olmamalı. Bu muhabbetin üzerine biraz araştırma yapıp, bloglardan nasıl para kazanılacağına dair diğer blog yazarı arkadaşlarımın yazılarına bağlantı vermeyi planladım lâkin sonradan vazgeçtim. Çünkü rahatsız olduğum bu konuya bir de ben çanak tutmak istemedim.

Blog yazarlarının geçimini sağlayacak kadar bloglarından para kazandığı gerçeği Türkiye’de -bildiğim kadarıyla- henüz karşılık bulmuyor. Oysa özellikle Amerika’da ve bazı Avrupa ülkelerinde blog yazarlığının meslek dahi sayıldığını biliyorum. Açıkçası çoğunlukla kendimi tanıtırken ‘blog yazarıyım’ diyorum ama şunun da farkındayım ki Türkiye’de maaşı ve sigortası olmayan hiçbir iş, meslekten sayılmıyor.

Oruçkaptan’ın ‘dank’ diye sorduğu o soruya ‘açıkçası para kazanılıyor’ dedim ama bunu o gün orada detaylandırmadan Google reklamlarından, markalardan, Hürriyet Bumerang’ın sisteminden vs üstün körü bahsederek geçiştirdim.

Aldığım her maaşta e-vren günlüğü’nün payı vardır

Vakti zamanında e-vren günlüğü’nden ne kadar para kazandığım çokça soruluyordu; verdiğim cevap hep şuydu: Kazandırdığından daha fazlasını yiyor. Kastettiğim en başta ‘zaman’ ve sonrasında domain – hosting giderleri. 10 yıl boyunca blog yazarlığından ortalama ne kadar kazandığımı da hesaplayıp yazmayı düşündüm fakat bunun da çok abes kaçacağına karar verdim. Sadece -ve o gün Müge Hanım’a da söylediğim üzere- bugün İstanbul’daysam blogum sayesindedir. Şu an çalıştığım şirketten aldığım maaşı, blog yazarlığım sayesinde kazandığım paradan sayıyorum. Çünkü yıllar önce e-vren günlüğü’ne Aydın’dan yazarken keşfedildim ve İstanbul’un kapıları bana blogum sayesinde açıldı. Her yeni iş öncesi blogum benim en sağlam CV’im oldu. Hatta son çalıştığım şirketle yolum, 9-10 yıl önce blogcu üzerinden tanıştığım ve o zamanlar kendisi de blog yazarlığı yapan sevgili Feriştah sayesinde kesişti. Uzun lafın kısası İstanbul’da kurduğum düzen, boğazımdan geçen her lokma blog yazarlığım sayesindedir.

Bunun yanında blogum sayesinde tanıdığım insanların hayatıma kattığı değer ise zaten parayla pulla kıyaslanamaz.

Oruçkaptan ‘eğer blog yazarlığıyla geçimini sağlamak mümkünse bunu bize de öğret, biz de başlayalım’ demişti. Bu amaçla blog açan sayısız insan var ama maksat para kazanmak olsaydı -kendi adıma söylüyorum- 10 yıldır e-vren günlüğünü sürdüremezdim. Bloglarındaki 10 yazıdan 9’u reklam yazısı olan blog yazarı arkadaşlar var; tanıtımdan tanıtıma koşuyorlar. Markaların gözde blog yazarları arasında yer alıyorlar. Belki onların bu konuda söyleyecek farklı sözleri olabilir. Ama bir pazar günü büyük bir keyifle okumak için gidip gazete aldığınızı; 20 sayfalık pazar ekinin 19 sayfasının reklam dolu olduğunu ve okuyacak tek bir sayfayı zor bulduğunuzu düşünün. Tepkiniz ne olurdu? İşte ben bahsi geçen reklam yazılarıyla dolu bloglara girdiğimde aynı şeyi hissediyorum.

Evren’i Sosyal Ağlarda Takip E+