Site icon e-vren günlüğü

Ücretli Öğretmen Ücretsiz Öğretme’m

15787089819_0253cf100b_b

“Birilerine bir şey anlatmaya çalıştıkça yine kendimi anlamaktan uzaklaşıyorum.”

Sabahın 6’sında uyandığımda İbrahim’in gece gönderdiği mesajla kendime geldim:

“Meslek gelip geçicidir, insanlık baki… Önemli olan insanlara değer vermektense onlara değer katabilmekte. Kariyer, makam, meslek hepsi gelip geçici. Bir çırpıda emekli olup hepsine elveda deyivermişiz. Şöyle bir geriye baktığımızda yetiştirdiğin fidanların varsa eğer bence en güzel hikaye bu işte. Öğretmenler günün kutlu olsun abicim. Öğretmenin ve öğretmenliğin en çok yakışacağı insanlardan birisin.” diye yazıyordu.

Bazı şeyler kâğıt üzerinde karşılık bulur; bazı şeyler gönülde. “Öğretmenim” dersem “Hangi okulda?” sorusunun cevabını veremeyeceğim için çoğu zaman sustum. Geçmişte mezun ettiğim öğrencilerim… Peki ya onları bu gerçeğin neresine koyacağım?

Bu kutsal mesleğin sadece ‘ücretli’ sıfatına (sınıfına) nail olabilmiş biri olarak sormakta haksız mıyım: Ben ücretli öğretmensem diğerleri ücretsiz mi?

Hayat koşuşturmacasında dümenini elimde tuttuğum gemi, eğitim limanından her geçen gün uzaklaşıyor. Büyüklerimizin deyimiyle ‘ekmek peşinde koşarken’ aslımızdan, asıl işimizden, uzmanlıklarımızdan ayrı bir yöne yol alıyoruz.

Her yıl kendime 24 Kasım’la ilgili bir daha yazmayacağıma dair söz versem de yapamıyorum; bugün olduğu gibi. Öğrencilerimi çok özlüyorum; öğretmenlik içimde daha da derin bir özleme dönüşüyor. Ancak atanabilmek için KPSS engelini aşma mücadelesine ne vaktim ne de enerjim kaldı. Öğretmen olmak bu kadar zor olmamalıydı; hele ki devletin bir kasaba lisesinde tek edebiyat öğretmeni olarak 2 yıl canla başla çalıştıktan sonra…

Üzerimde emeği olan bütün öğretmenlerimin ellerinden öpüyorum. Her defasında hasretle andığım canım öğrencilerime de bu satırlarla sarılıyorum.

Exit mobile version