Dünya, Nokia 3310’da yılan oynadığımız dünya değil

teknoloji_konferansi

İEEE İTÜ Teknoloji Konferansı’yla ilgili notlarımın bir kısmını şuradaki yazımda paylaşmıştım. Bütün konuşmacılar adına TEMA Vakfı aracılığıyla fidan diktirilen konferansta Big Data, nesnelerin interneti, sanal gerçeklik, arttırılmış gerçeklik ve dijital dönüşüm ön plana çıktı. Tam olarak nesnelerin interneti nedir; bir zamanların cep telefonu devi Nokia bugün neyle meşgul; Facebook, Lite ürününü niçin çıkardı? Bu soruların cevabı ve daha fazlası yazının devamında:

“Dijital dönüşüm niçin gerekli?” Ahmet Engin Tekin (SAP Türkiye)

  • Dijital dönüşümü insanın beyniyle örtüştürmeliyiz. İnsan beyninin işlevi arttırılmaya çalışılıyor. İnsan gibi düşünebilen mekanizmalar geliştirilebilmeli.
  • Dijital dönüşümde insan referans alınıyor ve insanın çok ötesinde makineler geliştirilmeye çalışılıyor.
  • Bir şirketin harika bir internet sitesi kurması yeterli değil. Arkasında çok iyi bir iş gücünün de olması gerekiyor. Ayrıca bu iş gücündeki herkesin kafasının dijital dönüşüme de entegre olması şart.
  • Şirketlerin bir dijital DNA’sı, dijital çekirdeği olmalı.
  • Önce hissetmek; hissedilenden öğrenmek; öğrenilenlerden de aksiyon almak önemli.
  • Lütfen denemekten vazgeçmeyin.

Nesnelerin interneti nedir? – Önder Tayanç (TP-LINK)

Son yıllarda sürekli duyduğumuz internet of things (IoT) – nesnelerin interneti kavramı için Önder Tayanç, “bitmeyecek bir inovasyon serüveni” ifadesinde bulundu. Nesnelerin internetinde ışık sensörü, basınç sensörü, ses sensörü örneklerinde olduğu gibi önemli olan şeyin sensörler olduğunu söyledi.  İnternete bağlanan ve birbiriyle iletişim kuran nesne sayısının 2020 yılında 50 milyarı bulacağı öngörüsünü Tayanç da paylaştı. Bunun sonucunda da ev sahibi uyanınca çayı demleyen demliklerin, sahibinin olduğu mekana gidip bekleyen araçların ileride gerçek olacağından bahsetti. Ben de her yerde benzer senaryolardan sıkıldığım için Tayanç’ın ‘akıllı demlik’ örneği üzerine şuradaki tiviti paylaştım. Gerçekten nesnelerin ileride ne gibi marifetleri olacağı konusunda hayal gücüm oldukça geniş ve verilen örneklerin hiçbirine de şaşırmıyorum. Sanırım “ileride şu olacak bu olacak” senaryolarından vazgeçilmeli. Teknoloji bu denli hızlı gelişirken hâlâ akıllı nesnelerle ilgili sıra dışı örneklere şaşırmamalı. Aksine 2016 yılına gelindiği halde internetin sürekli kesilmesine, cep telefonlarının bazı noktalarda çekmemesine şaşırmalı.

nokia3310

“Nokia 3310’dan sonra dünya çok değişti” Hüseyin Gören (Nokia)

Hüseyin Gören, bir cep telefonu markası olarak bildiğim Nokia’nın teknoloji dünyasındaki yolculuğuna 1871 yılında plastik sanayi sektöründen başladığını söylediğinde çok şaşırdım. Nokia, 90’lı yıllarda telefon sahibi olan hemen herkesin ilk tercihiyken bugün tahtını çok daha güçlü rakiplere bıraktı. Zaten Gören de “Nokia 3310’da yılan oynanan bir dönemden sonra dünya çok değişti.” diyor. Özellikle mobil teknoloji çok hızlı bir şekilde bambaşka bir yöne evriliyor. Bunun gayet farkında olan Gören kafamızdaki soru işaretlerini sezmiş olacak ki yerinde bir açıklamada bulundu: “Artık insanların cebine telefonlarla giremiyoruz belki ama nesnelerin interneti kapsamında farklı akıllı cihazlarla bunu başarmaya çalışıyoruz.”

Bankaların hayati önem taşıyan hesap ve para transferi bilgilerini nasıl muhafaza ettiklerini hep merak etmişimdir. Garanti Teknoloji‘den Tuna Özken de bu merakımı gideren ilginç bir ayrıntıyı paylaştı. Garanti Bankası’nın Olağanüstü Durum Merkezi’nin bulunduğunu (muhtemelen benzer bir merkeze bütün bankalar sahiptir) ve bu merkezin İzmir’de yer aldığını söyledi. 500 km mesafeye bütün dataları 1 saniye gecikmeyle gönderdiklerini; olağanüstü bir durumda bütün şubeleri İzmir’de server’larına yönlendirebileceklerini anlattı. Buna bütün ATM’lerin İzmir’den yönetilmesi de dahil.

Big Data, sadece sosyal medyadan ibaret değil – Alp Kurtboğan (Bilge Adam)

Sunumu sayesinde Microsoft Power BI gibi harika bir araç öğrenmemi sağlayan Alp Kurtboğan’ın gündeminde Büyük Veri (Big Data) vardı. Kurtboğan, dünya üzerinde üretilen bütün bilginin big datayı oluşturduğunu; big datanın sadece sosyal medya çerçevesinde değerlendirilmesi onun gücünün kavranmaması anlamına geleceğini söyledi. Kurtoğlu, ilk defa duyduğum ve çok hoşuma giden bir kavramla da tanıştırdı beni: Metin Madenciliği

  • Big Data, 2003 – 2004 yıllarında kendini hissettirmeye başladı.
  • Big Data, bilgilerin anlamlı birer veri parçalarına dönüştürülmesidir. Bu verilerin yorumlanmasıyla gelecek stratejilerimizi inşa edebiliriz.
  • Veri toplamak tek başına yeterli değil. Bu verilerin yorumlanması gerekiyor.
  • Big Data, nesnelerin internetinin ve giyilebilir teknolojilerin gelişmesini de sağlıyor.
  • Metin Madenciliği (text mining) metinler arasında bazı sorgulamalar yaparak metinleri anlamaya çalışmaktır. Metin madenciliği, çeşitli sorgulamalar yaparak bir metnin kime ait olduğunun bulunmasını da sağlar.
  • İş zekası üç aşamadan oluşur: Entegrasyon, analiz ve raporlama

yerli-yuz-tanima-teknolojisi

Bilgiye ulaşmanın en kısa yolu – Hamza Mert (Loopar)

Teknoloji konferansının en heyecanlı ve yerinde duramayan ismi Denizli’den gelen Hamza Mert’ti. “Bilgiye ulaşmanın en kısa yolu” iddiasıyla tanıttığı arttırılmış gerçeklik uygulaması Loopar‘ın hikayesini anlattı Mert. İstanbul’daki teknokentlerde yer bulamadıklarını, kendilerine sadece Pamukkale Üniversitesi’nin kapılarını açtığını anlattı. Loopar’ın Amerika’dan melek yatırım alan tek Türk girişim olduğunu söyledi.

  • Sanal gerçeklik (VR) sizi sanal ortama yerleştirir. Arttırılmış gerçeklik (AR) ise sanal ortamı gerçek hayata taşır.
  • Sanal gerçeklik piyasası belli bir yere kadar büyüyebilecek. Çünkü VR gerçek hayatta olmazsa olmazınız olamayacak. Sürekli bir gözlük, başlık takmak zorundasınız.
  • Arttırılmış gereklik ile sanal gerçeklik arasında çok ince bir çizgi var.

İsmini hâlâ hatırlayamadığım benzer bir uygulamayı yükleyip denediğimi hatırlıyorum. Telefon kameranızı herhangi bir nesnenin üzerine tutuyorsunuz ve o nesne hakkında ekranda bilgiler yer alıyor. Hamza Mert’e Loopar’ı diğer uygulamadan farkının ne olduğunu sordum; “tamamen yerli girişim olması” dedi. Bu projesini kime götürse ciddiye alınmamış ama Amerika’dan yüksek meblağda bir yatırım alınca kendisini makamında misafir edenlerin sayısı bir anda çoğalmış.

1452087072_facebook-lite

“Dünyanın %96’sı 2G hızında internete sahip” Oğuz Demir (Facebook Lite)

4.5G’ye geçtiğimiz şu günlerde Oğuz Demir’in dünyanın yüzde 96’sının hâlâ 2G ve daha yavaş internet bağlantısını kullandığı yönündeki bilgilendirmesine şaşırdım. Demir, bu bilgiyi Facebook’un niçin yavaş bağlantılar için Facebook Lite uygulamasını piyasaya sürdüğünü ve bu uygulamanın indirilme sayısının hızla artma sebebini açıklarken paylaştı. Demir, Lite’ın Facebook’un en hızlı büyüyen uygulaması olduğunu, aralarında Türkiye’nin de bulunduğu gelişmekte olan ülkelerde Android tabanlı telefon kullanımının daha yaygın olmasından dolayı bu ürünü sadece Android için ürettiklerini anlattı.

İlginç bir ayrıntı daha paylaştı Demir: Dünyada internet hızının artma oranı özellikleri daha gelişmiş akıllı telefon kullanma oranından daha düşük.

Teknoloji konferansının son konuşmacısı Serden Eren, Linkedin‘in sadece kariyer portalı olmadığını anlatmaya çalıştıklarını belirtti. Ona göre Linkedin, profesyonel hayatımızı yansıttığımız bir ortamdı. Facebook’taki gibi nezaketen ekleme olayının Linkedin’de olmadığını; aksine ‘hayır’ denilebilen profesyonel bir ortam olduğunu söyledi.

Eren, “Linkedin’in Facebooklaştığı” yönündeki eleştirimi kabul ettiğini ve benzer eleştirileri birkaç kişiden daha duyduğunu ifade etti. Linkedin, birkaç yıl önce fotoğraf paylaşma özeliğini getirdikten sonra bu tarz eleştiriler de artmış. “Linkedin’i Kariyer.net, yenibiris.com gibi iş bulma sitelerinden ayıran ne olacak; ileride Türkiye İş Kurumu Kanunu’na Linkedin’in de tabi olması istenirse ne olur?” soruma ise tam bir cevap alamadım. İş bulma hedefini merkeze yerleştiren ve bunun için de sürekli ücretli üyeliği teşvik eden Linkedin, yarın “Kariyer.net’ten farklıyım, ben sosyal ağım” derse gerçekten gülerim.

İlkini şuradan okuyabileceğiniz İEEE İTÜ Teknoloji Konferansı’na dair notlarım bu kadar. Yazıyı, Eren’in sunumunda önerdiği Rainer Strack’ın TED konuşmasıyla noktalıyorum.

En çok buralardayım: Instagram | Facebook | Twitter

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir