Kardeşim İbrahim’in başarı hikâyesinin başlangıç noktası, McDonald’s Aydın mağazasının kapısında yazan ‘Bizimle çalışmak ister misiniz?’ sorusuna Haziran 2009’da verdiği cevapta gizli.
Bir soru, bir davet ya da bir fırsatla hepimizin geleceği ‘tercihlerimiz’ doğrultusunda şekilleniyor. Sorulara verdiğimiz cevaplar, davetlere icabet edip etmememiz, fırsatları geri çevirip çevirmememiz hepsi şimdiki bizi, gelecekteki bize taşıyor. İnsan, gerçekten de tercihlerini yaşıyor; bu yazının merkezindeki İbrahim gibi.
Kabul etmeliyiz ki çoğumuz hayal ettiğimiz işi yapmıyoruz; yaptığımız işi sevmiyoruz, hatta önümüze çıkan iş fırsatlarını beğenmiyoruz. Bir mağazanın camında yazan ‘Bizimle çalışmak ister misiniz?’ sorusu, soru cümlesi olması sebebiyle herkese açık bir davet ve aslında bir fırsattır. Çoğu iş yerinin kapısında bu yazıyı görür ancak geçer gideriz. Kimileri de o cümlenin sonundaki soru işaretini, hayatını değiştiren başarıyı temsil eden bir ünlem işaretiyle taçlandırabilir.
Bundan yedi yıl önce yarı zamanlı (parttime) olarak başladığı McDonald’s macerasında İbrahim’in tek hedefi daha çok hamburger satmak olabilirdi. Böyle bir kişisel hedef belirleyebilir, bundan öteye geçmek istemeyebilir ve muhtemelen kimse de bunu sorun yapmayabilirdi. Ancak idealleri olan insanlar, ne iş yaparlarsa yapsınlar sadece hamburgerle ilgilenmezler. İbrahim, bu süreçte kurum içi eğitimlerin peşinde koştu ve yarı zamanlıdan tam zamanlıya hızlı bir geçiş yaptı. İstanbul’daki eğitimlere, sınavlara katılıp kademe kademe yükselmeye başladı. Bu performansını Söke ve Kuşadası’ndaki mağazalarda sergilerken de buldu kendini. Derken Aydın’daki mağazanın müdürü oldu.
Başta da belirttiğim gibi İbrahim hedefini daha çok hamburger satılmasını sağlamak olarak belirlemedi, müdür olduğu süreçte sorumlusu olduğu mağazada ‘karakterleri işe alıp becerileri geliştirmeyi’ hedefledi. Parayı verince çalıştıracak insanı bulmak kolaydır, bunu her zaman söylerim ancak o paranın karşılığını verecek şekilde çalışanı, yaptığı işe değer katanı bulmak çok zordur. İbrahim, hiç şüphesiz çalıştığı kuruma değer katıyordu.
Farkındalık yaratmak patates kızartmasından ve hamburgerden çok daha fazlasıdır. Örneğin McDonald’s’ta filtre kahve satıldığını çoğu insan ilk defa duyar. Oysa Starbucks’ın kahvesinden hem daha ucuz hem aynı kalite ve lezzettedir. Fakat amacınız sadece hamburger yemek ya da patates satmaksa McDonald’s sizin için sadece bir fastfoodcudan öteye geçmez. İbrahim küçük bir Anadolu şehrinde McDonald’s şubeleri arasında yaptıklarıyla bir fark yarattı. Müşteriyi misafir olarak gördü; onun memnuniyeti kadar iş arkadaşlarının memnuniyetine de özen gösterdi. Mağazada çalışanların kendisini kıymetli hissetmesini sağladı. Her cumartesi Türk bayraklarıyla süslenen Alo Servis motorlarıyla Aydın caddelerinde konvoy düzenledi. Bu, uluslarası bir markanın nasıl yerelleştirebildiğinin en güzel örneğiydi.
Ve McDonald’s Aydın şubesi, 2015 yılının en iyi paket servis restoranı seçildi; bu başarı hikâyesini anlatmak için de İbrahim, Mayıs ayında İstanbul’a gelerek McDonald’s Türkiye’den yüzlerce kişinin karşısına çıktı. O günün akşamında kendisine ‘Gör bak birkaç ay içinde seni tekrar çağıracaklar ve daha da yükseleceksin’ demiştim. Aradan beş ay geçti; İbrahim daha yüksek bir pozisyon için sunum yapmak üzere tekrar İstanbul’a davet edildi.
Ve başladığımız noktadayız. Çok iyi işlere imza atan başarılı biri olsak da kendimizi anlatmamız gerektiğinde tıkanıp kalabiliyoruz. Oysa, bizi en iyi anlatan şey bazen cümlelerimizden çok yaptığımız işler, ortaya koyduğumuz ürünler olabiliyor. (Olabiliyor değil, aslında tam olarak böyle.) İbrahim’in de 7 yıllık başarılı performansını 20 – 25 dakikalık bir sunumla kendisini dinleyenlere özetlemesi gerekiyordu. Nereden nasıl başlaması gerektiğini düşündük; başlangıcı ve sonucu belirlemek işini kolaylaştırabilirdi; öyle de oldu. Neyi anlattığından çok nasıl anlattığına ve onu dinleyenlere kendisini en iyi şekilde nasıl ifade edebileceğine odaklandı.
İbrahim, ‘Bizimle çalışmak ister misiniz?’ sorusunu 7 yıllık sürecin sonunda McDonalds’ın İstanbul’daki merkezinde ‘Peki şimdi siz benimle çalışmak ister misiniz?’ sorusuyla tamamladı. Tek başına bakınca ukalaca gelebilecek bu soru, parçalar birleştirildiğinde özgüvenin ta kendisi. Sorulara doğru zamanda doğru cevaplar vermek kadar doğru zamanda doğru yerde doğru soruları sormak gerekir. İbrahim de tam olarak bunu yaptı.
Ve bu başarı hikâyesinin -şimdilik- geldiği nokta: İbrahim, yaptığı sunumdan 48 saat sonra Operasyon Bölge Müdürlüğüne yükseldi. Artık aralarında Aydın’daki mağazanın da yer aldığı toplam 5 ildeki 11 mağazadan ve 250’den fazla personelden sorumlu.
Bu yazının bonusu:
Bu başarı hikâyesi kadar İbrahim’in son okuduğu üç kitap da size ilham verebilir:
- Starbucks – Gönlünü İşe Vermek; Howard Schultz
- Eş ve Müşteri Nasıl Kaybedilir? – Ali Saydam
- Google Nasıl Yönetiliyor? – Eric Schmidt, Jonathan Rosenberg
En çok buralardayım: Instagram | Facebook | Twitter
e-vren günlüğü sitesinden daha fazla şey keşfedin
Subscribe to get the latest posts sent to your email.
Ben de yazıda tam da bundan bahsediyordum ;)
İbrahim’in başardığı çok fazla şey var; bütün ayrıntıları anlatmayı çok isterdim ama ortaya uzun bir biyografi yazısı çıkardı Çağrı Mustafa ;)
ben hangi dükkanın camında-kapısında o yazıyı görsem altına ”gerek duymuyorum be tatlım” yazasım geliyor
İbrahim’in hikayesi son derece ilgi çekici ama kariyerindeki o ince görmeleri anlatan biraz daha uzun ve ayrıntılı bir yazı olsa daha iyi olurdu. Örnek olaylar ve kriz yönetimini de içeren bir kitap çıkarırsa ya da sunum yaparsa mutlaka dahil olmak isterim. Sana da bu güzel yazı için teşekkür ederim Evren :)