internet günlükleri serisinin yeni bölümünü uzun bir aradan sonra yayımlayabildim. Bloglarda 15 – 21 Mayıs haftasında yayımlanmış içerikler arasından okunası bulduğum 9 yazıyı aşağıda paylaştım. Bu defa daha az yazı ve daha çok seslendirmeye dayalı bir internet günlüğü içeriği oluşturmaya çalıştım. İnternet günlüklerinin budan sonra bir anlamda “internet okumaları” şekline evrileceğini söyleyebilirim. Bir süredir bu kategoride yazı yayımlamamın sebebi de buydu. İnternet günlükleri serisinde yola nasıl devam etmem gerektiğini kafamda netleştirmem gerekiyordu. Daha önceki örneklerdeki gibi bu yeni hali de epey vakit alıcı ve yorucu. Videoda ve seslendirmelerde bazı hatalarım da var. Zamanla daha iyi olacağına ve bu yeni tarzın oturacağına inanıyorum. İnternet günlüklerinin bu yeni haline dair eleştiri veya önerilerinize de ihtiyacım var. Paylaşırsanız sevinirim. İyi okumalar ve iyi dinlemeler.
Kablodan çıkan yeni medya (Mertcan Ermiş – dijitalkarga.com)
Sosyal medyanın oluşumu yalnızca bir sene içerisinde olmadı. Sosyal medyanın meydana gelmesini sağlayan nice aşama vardır. İnternetin yaygınlaşması, insanların bloglara ilgi duyması ve sosyal ağların meydana gelmesi ile birlikte sosyal medyanın da temelleri atılmıştı. İnsanlar sosyal medya fikrinden oldukça etkilenmişti. Düşünsenize asırlar boyunca sürekli holding veya bir patrona bağlı olan medya düzenini insanlar bir kenara ittirecek ve kendi düzenleri içerisinde var olacaktı. Yeni ortaya çıkacak olan medya düzeni tamamen halkın sahip olacağı bir şey olacaktı. Bu medya düzeni içerisinde yayın koordinatörü de patronu da genel müdür de insanların kendileri olacaktı. Üstelik artık istemedikleri içerikler yerine böylece sadece istedikleri ve ilgi duydukları içerikler ile ilgilenebileceklerdir.
Yine mükemmeliz (Nilgün – parlakjurnal.com)
…Biz insanız. Ne hiçbirimiz yıldızların arasındayız ne de kaf dağının yükseklerinden aşağıyı seyrediyoruz. Kırılmaya son derece müsait bir kalbi hepimiz bir bedende taşıyoruz. Başkasınınkini kırarken birinin de bizi kırabileceğini asla düşünmüyoruz. Ama bizi de anlıyorum, böyle daha kolay. İnsanları anlamadan yaşamak, onlarla üzülmek yerine arkalarından konuşmak… tüm bunların yanında aslında kendimizde olduğunu bildiğimiz tüm o kötü huyların başkalarında da olduğunu görmek bize ayrı bir mutluluk sağlıyor. Yalnız olmamak… tam olarak bu…
Dijital dönüşüm bilmecesi (Arda Çetin – ardacetin.org)
Sırf trend oldu diye dijital dönüşüm projelerine başlayan fakat bu durumu yalnızca daha çok teknolojik ürün satın almak, kiralamak ya da daha çok bulut bilişime geçmek olarak sanan üst düzey yöneticilerin unuttuğu bir nokta var; insan faktörü.
Dijital dönüşüm projelerinde “insan faktörünü” unutmamak gerekir. Trend olan tüm teknolojik gelişmelere körü körüne bağlanmak yerine şirketlerin ve markaların belirlediği stratejiye en uygun, çalışanlar ve müşteriler (kısacası tüm paydaşlar!) için ne ifade ettiği, bu paydaşlara nasıl fayda sağlayacağı ve projelerin nasıl uygulanması gerektiği detaylı bir şekilde incelenmeli ve karar verilmelidir.
Bozkır yalnızlıktır (Yekta Kopan – filucusu.blogspot.com.tr)
Bakardım sana. Bakar ve görürdüm. Gördükçe anladığımı sanırdım. Ama boşluklar da vardı. Anlamlandıramadığım sessizliklerin, kahkahalarla anlattığın bir fıkradan sonra yüzünü kaplayan hüznün, tuhaf bir anda ortaya çıkan öfken gibi… Bütün o boşlukları biraz olsun doldurabilmem için, 22 yaşındaki Erdal Öz’le tanışmam gerekiyormuş. Edebiyata ve aşka teslim olmuş gencecik Erdal Öz’le…
Ayna nöronları dijital stratejinizde nasıl kullanmalısınız? (Haydar Özkömürcü – hozkomurcu.com)
Türkiye’de dijital pazarlama “pazarlama” olmadan yürütülüyor genel olarak. Dijital pazarlama ajanslarında çalışanların çoğunun pazarlama alanında bir eğitimi ya yok ya da malum bizim üniversiteler ışığında ne kadar öğrenebilmişse o kadar var. Bu nedenle dijital stratejiler genel olarak yanlış yönlendiriliyorlar.
Öncelikle bir acı gerçekle sizi tanıştırmalıyım. Sosyal medya kanalları üzerinden doğrudan satış yapamazsınız. Yapacağınız satış diğer kanallara oranla çok çok daha az kalmaya mahkumdur. Zira sosyal medya kimilerinin sandığının aksine bir satış kanalı değildir. İnsanlar “satın alma” amacıyla değil, eğlenme amacıyla geldikleri için direkt satış şansı az olan bir kanal sosyal medya. Ancak bu demek değil ki bütçe ayırmamalıyız. Sosyal medya marka bilinirliğini artırmak için, konumlandırmayı güçlendirmek için eşi olmayan, muhteşem bir mecra.
Hangi Reklam Yöntemi Daha Doğrudur? (Temel Aksoy – temelaksoy.com)
Reklamın esas işlevi marka hafızası oluşturmak ve bunu tazelemektir.
Reklam kısa sürede değil, uzun sürede etkili olan bir yöntemdir. Bugün reklam yapıp ertesi gün satışların artmasını beklemek gerçekçi değildir.
Bana göre en iyi reklam, potansiyel kullanıcıların fark edecekleri, izlemekten hoşlanacakları ve verdiği mesajın hangi markaya ait olduğunu herhangi bir tereddüte yer kalmayacak şekilde ifade eden reklamdır. Reklamın nihai hedefi, insanların kategoriyi akıllarına getirdikleri anlarda (KAGA) markayı hatırlamalarını sağlamaktır.
Markaların terör gündemi! (Salim Kadıbeşegil – salimkadibesegil.com)
Markalar sosyal medya ortamında saldırıları kınayan, yaşamlarını yitirenlere taziye bildiren bir pozisyon almalılar mı? Kısaca markaların pazarlama gündemlerinin hemen yanı başında bir de “terör olayları” başlığı duruyor. Bu olaylar karşısında sergileyecekleri tavır rekabet ortamından bağımsız onları bir itibar gündemi ile ilişkilendiriyor. Toplumun duyarlılıkları böyle durumlarda en üst düzeyde… Samimiyet ile samimiyetsizliğini hemen ayrı kefelere koyuveriyor. Zamanı geldiğinde de hesabını sormakta tereddüt etmiyor.
Önceki halini aslında daha faydalı buluyorum ve galiba ilk halini daha çok seviyorum Sema ;) Ama internet günlüklerinin o ilk örneklerini hazırlamak o kadar uzun ve zahmetliydi ki anlatamam. Cumartesi ve pazar evden çıkmamam gerekiyordu, daha da kötüsü bu iki gün bile yetmiyordu. Bu yeni halin evrilmesinin sebebi de biraz bu aslında. Daha az zaman daha çok fayda. Bu yeni bölümde 9 blogun yazısına yer verdim ama paylaşılması gereken çok daha fazla içerikle elbette karşılaştım. Önceki halinde onların hepsine mutlaka yer verirdim.
Daha derli toplu olduğu kesin. O kadar blog takip ediyorum, buna rağmen gözden kaçırdığım çok fazla.
Not: Ben daha önceki halini de seviyordum.
Kaliteli icerige ulasmak cok zor oldugu icin. biz okuyucularin kaliteli icerige hizlica yonlenmesi hayati onem tasiyor 30 40 yqzilik bir icerigin okunabililigide dusecektir kesinlikle haklisiniz.
İnternet günlüklerinin ilk örnekleriyle kıyaslandığında bu sefer ki kesinlikle çok kısa. Bunun sebebi de okunası yazılardan bir seçki oluşturup oraya yönlendirmek. 30 – 40 yazılık bir içerik yazı anlamında makul olabilir ama 30 – 40 yazılık bir video hem uzun hem sıkıcı olabilir. Ben de tam olarak nasıl şekillenmesi gerektiği konusunda görüşlerinize bu sebeple ihtiyaç duyuyorum. Katkın için teşekkürler.
Degisik bir fikir ve yaklasim olmus. Tebrikler. :) kisa ama yazilar acisindan cididi fikirler veriyor