Salâh Birsel: Yeniden Günlüğüme Dönüyorum

“16 yıl aradan sonra yeniden günlüğüme dönüyorum. Bu kez, günlüğümün ta ortasına kendimi oturtacağım.” diyor Salâh Birsel, Hacivat Günlüğü‘nde. İstiklal Caddesindeki Aslıhan Pasajında yer alan sahaflarda Nurullah Ataç’ın kitaplarını ararken çıkmıştı karşıma Hacivat Günlüğü. Eskiden beri yazarların günlüklerini okumayı çok sevdiğim için Birsel’in günlükleriyle karşılaşınca büyük bir heyecan yaşadım. Heyecanım, günlüklerin sayfaları arasında ilerledikçe daha da arttı.

Sanırım benim gibi 2000’lerin başında blog yazmaya başlayanların birçoğu, dijital mecrada blog yazmaya başlamadan önce defterlere günlükler tutuyordu. Bizi ve bloglarımızı besleyen en önemli kaynak geçmişte yazdığımız -şüphesiz hâlâ defterlere günlük tutmaya devam edenlerimiz de var- günlüklerdi. Edebiyatçıların günlükleri de yazdıkları eserleri yorumlamamızda, onların yaşamlarını aracısız, kurgusuz bir şekilde doğrudan kendi ağızlarından dinleme imkanı sundukları için çok değerli.

Edebiyat Arkadan Gelecek

Birsel, Kuşları Örtünmek günlüklerinde yer alan 1972’deki notunda 1949 – 1956 yılları arasında da günlük tuttuğunu; o günlüklerin edebiyat günlüğü özelliği taşıdığını söylüyor ve “Edebiyat önde gidiyor, ben arkadan geliyordum” diyor. 1972 yılından itibaren tutmaya başladığı yeni günlükler için ise “Bu kez tersi olacak. Edebiyat arkadan gelecek” notunu düşüyor. “Ama dileğim, gönlümün gizli gülünü okurlarımın önüne fırlatıvermektir. Haydi yallah!” diye de ekliyor.

Sahi, biz de defterlere gizli saklı yazdığımız günlüklerimizi bir süre sonra internet ortamında herkesin erişimine açık şekilde yayımlamaya, yazmaya, paylaşmaya başlamadık mı? Günlüklerimiz, bu süreçte dijitalleşip bloglara evrilmedi mi? Belki edebiyatçılar gibi onları kitaplaştırmadık, edebiyatın kullanımına sunmadık ama başka bir yazınsal türün örneklerini vermeye başlamadık mı?

1949 – 1975 yılları arasındaki günlüklerinin yer aldığı Hacivat Günlüğü’nde “Çelişkilere ve değişmelere yer veren bir günlüğüm olsun isterdim.” diye 12 Nisan 1952 tarihli not düşüyor Birsel. Daha önce yayımlanmış günlükleriyle ilgili niçin salt edebiyata dayanan ve yaşamını dolduran olaylara yer vermeyen günlük yazdığı sorusuna da “Çünkü edebiyatçıyım” cevabını veriyor.

İnsanın Her Yazdığı Önemli Olabilir mi?

On gündür günlüğüne tek sözcük yazmamış olmasından şikayet ediyor Birsel, 26 Mart 1972 tarihinde düştüğü notta. “Günlük yazmak da ayrı bir iş. Her şeyi bir yana itecek, oturup düşüncelerini, izlenimlerini döktüreceksin. Yaz, yaz, yaz. Bunun sonu nedir?” diyor, “İnsanın her yazdığı önemli olabilir mi?” diye de soruyor. Bu sorgulamalar size de tanıdık geldi mi?

“Bunları kim basar ve kim okur?” diye devam ediyor Birsel. O, bu cümleleri yazdıktan 10 yıl sonra Nisan 1982’de günlükleri İstanbul’da Hilâl Matbaası’nda dizilip basılıyor; 48 yıl sonra da ben okuyorum onları, benden önce de sayısız insan okudu, bundan sonra da okunmaya devam edecek büyük bir heyecanla.

Salâh Birsel, 1949 yılında tutmaya başladığı günlüklerine, 24 yıl sonra 26 Ocak 1973’te şu notu düşer: Günlüğümü yayınlamamaya, hiç değilse ölmeden önce böyle bir şey yapmamaya (öldükten sonra da bunu kim yapar?) kesin karar vermeliyim.

Günlüklerinin hayattayken yayımlanmasını istemez çünkü yayımlanacağını düşündükçe söyleyeceklerini gönlüne göre söyleyemediğinden yakınır. Yazdıklarıyla dostlarını kırmaktan korkması, kendini başkalarının gözünde küçük düşürme yürekliliğini gösterememesi de onun bu isteği için geçerli sebeplerdir.

Öyle ki bu satırlardan önce olduğu gibi sonrasında da bu çekincelerini doğrulayan notlar düşer günlüğüne. Örneğin henüz hayatta olan Yakup Kadri Karaosmanoğlu‘nun Kiralık Konak romanının kendisini hiç sarmadığından bahseder, “Romanın bütünü bir can sıkma makinesi” eleştirisinde bulunur. Türkiye’nin ilk Eurovision Şarkı Yarışması temsilcisi Semiha Yankı için de bir not düşer günlüğüne. Yankı’nın Eurovision’da sonuncu gelmesine hiç şaşırmadığını dile getirir, şarkıyı modası geçmiş olarak nitelendirir.

Birsel’in günlüğünün sayfaları arasında ilerlerken “özel günlük” ile “edebiyat günlüğü”ne dair bu tanımlaması da çıkıyor karşımıza:

Ben günlüğümde kimden söz etsem, onun değeri, gözümde daha bir artıyor. Sevgim genişliyor, büyüyor. Bu, sanırım biraz da özel günlüklerin bir özelliği. İnsanlarla ilişki kurmadan, onlara sevgi çelenkleri fırlatmadan yazılan günlük sadece edebiyat günlüğüdür. Özel günlük yazmak istediniz mi, ya insanlarla aranızda sevgi köprüleri kuracak ya da kendinizi gözlem altında tutacaksınız.

İnsan, Günlüğüne Her Gün Yazmalı mı?

Kahveler Kitabı‘nı hazırladığı için günlüğüne uzun süredir yazamadığından hayıflanan Birsel, 15 Haziran 1974 tarihinde şu cümleleri kaydeder günlüğüne: İnsan günlüğünü sürekli olarak doldurmazsa, hem günlük yazma alışkanlığını yitiriyor, hem de yer yer değişik deyişlere saplanıyor.

“Ey okur bu günlüğü okurken bil ki -bu günlüğü kendim için değil, senin için yazdığımı artık iyice açıklamalıyım- her şeyi anlatmak isteyen bir yazar bile her şeyi anlatamaz” diyen Salâh Birsel, Hacivat Günlüğü’nde her biri üzerine ayrı yazı yazılacak harika cümleler kuruyor. Onlardan birkaçına burada yer vermek istiyorum:

  • Sanatçıdan beklenen, deveyi bırakıp da semerle vakit geçiren bu bayları ciddiye almamaktır. (s.46)
  • Bir sanatçı eserinin “Sanat sanat içindir”, Sanat toplum içindir” haplarına uyup uymadığını araştırmadan işini yürütür. (s.55)
  • Bir şiir göründüğünden çok başka bir şeydir. (s.57)
  • Yola çıkan adam, yolculuğun başlangıcında şairse filozoflaşır, sünepe ise karaborsacı kesilir.. (s.67)
  • Kış geldi, yağmurlar başladı mı bir odadan öteki odaya geçmek için insanın uzak bir yolculuğa çıkar gibi hazırlanması gerekiyor. (s.79)
  • Şiir her şeyden kurtulduktan sonra geride kalan şeydir. (s.84)
  • Bir dil, kılçıklarından arındığı ölçüde büyür. (s.169)
  • Yılanı tehlikeli ve çıngıraklı yapan insanlardır. Çünkü koyunların boynuna çıngırak takmayı akıl eden de onlardır. (s.276)


e-vren günlüğü sitesinden daha fazla şey keşfedin

Subscribe to get the latest posts sent to your email.

5 Comments

  1. Bu yazıyı ve aslında öncesinde sizi keşfettim, youtube aracılığıyla. Ve bu keşif beni çok mutlu etti. Ayrıca bu yazınız da okumayı ve düşünmeyi seven biri olarak bana yararlı oldu. Teşekkür ederim.

  2. Merhabalar sitenizi yeni keşfettim.
    Ve sitenizde gerçekten harika içerikler var vakit buldukça her birine ayrı zaman ayıracağım :)
    Yazınızı okurken hani şöyle bir cümle varya :
    “Yazdıklarıyla dostlarını kırmaktan korkması, kendini başkalarının gözünde küçük düşürme yürekliliğini gösterememesi” aslında bu hemen hemen yazı yazmak isteyen birçok bireyde oluyor.Ama bence yazı yazarken bunlara takılmamalıyız.Çünkü bunlara takılıp birçok eserini maalesef yayınlamadan ölen yazarlarla dolu dünya.
    Mesela Franz Kafka’nın Dönüşüm kitabı dünya edebiyatında ayrı bir öneme sahiptir.Halbuki Franz Kafka ölmeden önce yarım kalmış eserlerini ve diğer eserlerini ölümünden sonra yakılmak üzere arkadaşı Max Brod’a göndermişti.Lakin arkadaşı eserlerini yakmamış tam tersini yaparak onları yayımlamıştı.Ve bu sayede bizi Franz Kafka ile tanıştırmıştı.Halbuki Franz Kafka eserlerini hiç beğenmiyor ve adeta arkadaşına yalvardığı söyleniyor eserlerinin yayımlanmadan yakılmasını.
    Yani bazen insan “yazdıklarım ne kadar saçma bunları kim okur ki ?” diyebilir.Nietzche bile bunları düşünürken belki de kendi çağında anlaşılmadı ama çağımıza damga vuran yazarlardan biri oldu adeta :)
    Bunu yazmaktan vazgeçen veya yazdıklarını saçma bulup motivasyonunu düşüren arkadaşlar için nacizane bir öneri olarak söylüyorum. :)
    Evet yazdıklarınız size saçma geliyor olabilir ya ileriki çağlar için aynen bahsettiğim yazarlar gibi oldukça mantıklı şeyler yazıyorsanız ve farkında olmadan çağın oldukça ilerisindeyseniz belki siz de fark etmiyorsunuz :) Ama yazmaktan vazgeçmeyin elinde sonunda çalıştığınızın hakkını alırsınız :) ;)

  3. Uzun zaman yazmayı bırakıp, tekrar yazmaya başladığım bu günlerde, böyle bir yazıyla karşılaşmak beni çok mutlu etti. Yazıda kendimden bir çok şey buldum. Hatta konunun bana verdiği ilhamla bir yazı yazıp, kaynak olarak bu yazınızı paylaşacağım. Tabi izniniz olursa.

Bu yazıya katkı sunun