Bugün bir podcast programı dinlerken, arada geçen “dijital göçmeniz” ifadesini duyunca bir aydınlanma yaşadım. Yaşım itibarıyla yıllardır dijital göçmen olduğumu söyler dururdum. Ama artık böyle düşünmüyorum. Ben de büyük çoğunluğumuz gibi dijital yerliyim.
Teşbihte hata olmaz, bendeki bu görüş değişikliğini atalarımız üzerinden anlatacağım ;) Atalarımız konar göçer yaşamaktaydı. Anadolu’ya gelip yerleşik hayata geçti. Bizler artık, göçmen bir toplum muyuz yerleşik hayata geçmiş bireyler miyiz? Yılın 2-3 ayını deniz kenarındaki yazlığında geçirip kışın şehrine dönenlere bile göçmen demiyoruz, yazlıkçı diyoruz ;)
Elimizden telefonu düşürmezken akıllı saat ve Apple Vision Pro gibi giyilebilir teknolojiyle de donatılmışken; bankacılık işlemlerimizden e-devletteki resmî işlemlerimize kadar hemen her şeyi internetten yapıyorken hâlâ hangi dijital göçmenlikten bahsediyoruz? Z kuşağının tabletin içine doğması, bizim cep telefonuyla, internetle sonradan tanışmış olmamız ne onları dijital yerli ne bizi dijital göçmen yapar. Hep beraber dijitalin bağımlısı olmuş internete batmış durumdayız madem hepimiz dijital yerliyiz.
Cep telefonu olmayan, hiçbir sosyal mecrada dijital varlığı bulunmayan Anadolu’nun bir köyündeki 80 – 90 yaşındaki Ayşe ninemiz için dijital göçmenlik söz konusu olabilir. Resmî bir işlem için tek seferliğine onun e-devlet kullanmasına aracılık etmemiz, birkaç kez dijital ayak izi bırakması sonra tekrar teknolojiden ve internetten arındırılmış hayatına dönmesi, asıl onu dijital göçmen yapacaktır.
Bu açıdan şu kuşak dijital yerli bu kuşak dijital göçmen ezberlerinden artık kurtulup içinde bulunduğumuz gerçeğin bilincine varmalı; göçmenlik – yerlilik durumlarını değil dijital bağımlılıktan, algı dağınıklığı ve odaklanamama sorunlarımızdan nasıl kurtulabileceğimizi – kim bilir belki de göçmenliğe nasıl geri dönebileceğimizi- tartışmalıyız.