Nice Senelere Kayıp Şehrin Miniği

 

{Aralık ‘08 MisAfiR KaLeM Yazısıdır}

Yeşildi kornası bisikletimin; lila rengi boyaları dökülmüş, alttan pası çıkmıştı. Sitedeki en eski ama en güzel bisikletlerden biriydi benimkisi. Düşmemek için kaybettiğim yarışlarda suç hep ona atılmıştı. Çocukluk yapbozumun en güzel parçasıydı. Sonra kötü eller kıskandı ve onu benden aldı. O günden beri pişmanım diyebilirim. Her zaman dört kat yukarı çıkarırken onu, birgün üşendim ve minik dostumun ısrarlarına rağmen apartmanda bıraktım. Hırsıza davetiye bu oluyormuş anlamış oldum. O gün onu son görüşümdü; bir daha başka bisiklet de almadım zaten.

Sitenin çocukları yarışlara bensiz devam ederken biz iki kardeş oyalanacak başka şeyler bulduk. Kapısını aşındırdığımız tesisatçı amca bütün artık boruları bize ayırır oldu. Şu ince su boruları var ya, işte onlar bizim yeni oyuncağımız oldu. Babamın da desteğiyle cephanelik ve sığınağa çevirdiğimiz evin garajı Continue reading →

HİKAYENİN ÖBÜR YÜZÜ

{Ekim ’08 MisAfiR KaLeM Yazısıdır}

Genç kadın keskin bir virajın eşiğindeydi. Birkaç saniye önce radyodan gelen müziğin sesine kendisini kaptırmış öylesine yola bakarken, artık hayatının son anlarını yaşadığını anladı. Gözlerinin önünden hayatı geçmeye başladı, film şeridi pek iç açıcı değildi. Bu güne kadar yaşadıklarına bakılırsa onun için bir cezaydı geçmişiyle hesaplaşmak. Ellerini yüzüne kavuşturmuş artık bitti diye çığlık aterken… Ellerini yüzünden çektiğinde bedenindeki inanılmaz acıları hissediyordu artık. Kazadan sağ ama sağlıksız bir şekilde kurtulduğu için isyan eder bir hali vardı.

Hava sıcak, güneş tam tepesindeydi sanırım öğlen olmuş dedi sessizce… Ne kadar Continue reading →

Her Aşk Elvada Tadındadır

{Eylül ’08 MisAfiR KaLeM Yazısıdır.}

Benden aşk’ın tarifini istemişti biri. Yemek tarifi ister gibi aşk’ın tarifini istemişti. Oysa yoktu aşk’ın tek bir  tarifi. Her gönülde farklıydı aşk. Benim için aşk’ın tarifi bir bakışının dilencisi olmaktı, onun içinde olmadığı tek bir hayalimin olmaması ve Son Nefes’ime kadar, kalbimin atışı durana kadar dudaklarımda onun adının olmasıydı özetlemek gerekirse bendeki aşk’ı.

Mecnun Leyla’sının mezarı başında o’na şöyle seslenir. Continue reading →

Âh Mine’l Aşk

{Ağustos ’08 MisAfiR KaLeM Yazısıdır}

“Önce, aşk vardı. Gökler kat kat kurulmamış, yeryüzü kadem kadem örülmemişken aşk vardı. Ay geceye saklanmadan ve gölge güneşe nikâhlanmadan aşk vardı. Kaderi heceleyen mühürlü defterden ve üzerine ant içilen kalemden önceydi O. Önce yoktu ve aşk vardı.”

Sessizliğin sesinin hüküm sürdüğü bir sessizlikteydi o ses: Continue reading →

Ekmeğini Taştan Çıkaranlar

{Temmuz ’08 MisAfiR KaLeM Yazısıdır}

Türkiye’de madenci olmak… Yeraltı kaynakları bakımından dünyanın sayılı ülkelerinden biri olan ülkemizde madencilik sektörü, asla olması gereken seviyede değildir. Rant kavgaları, uluslararası anlaşmalar ve devletin sektöre verdiği(açıkçası vermediği)önem bunun en önemli sebepleridir. Çevreyi koruma fakat aynı anda da yeraltı kaynaklarını gün yüzüne çıkarma arasında sağlam bir denge kurulamaması da başlı başına bir problem teşkil eder.

Üst paragrafta bahsettiklerimiz, herhangi bir ulusal gazetede, ayda ya da haftada bir görebileceğimiz türden Continue reading →

Kalp ve Gözler Hiç Konuşmadı

{Haziran ’08 MisAfiR KaLeM Yazısıdır}

Aşk insana tarihler yazdırır… Aşk insana acılar yaşatır.. Ama yine de en güzeli aşk tattırır.

…ve sonra alır başını bir yalnızlık. Ulaşamadıkça büyür aşkın sonsuz olur kalbinde ve acıyı çeken yine kalbin olur. Aslında yoktur kalbin suçu, gözlerin cezasını “O” çeker ve yanmaya başlar içi, kor gibi. Kalp gözlere sitem etmektedir artık. Bu sitem aşkın daha da alevlenmesine sebep olacaktır ki, ne kalbin ne de gözlerin hiç farkında bile olmadan. Continue reading →

Bi’ Şey Aşk

{Aralık ’07 MisAfiR KaLeM Yazısıdır}

Acaba?
Keşke?
Çok Ayıp ve
Lütuf Ezberi

Bi “yanımdakiler” var, bi de “bir yanım” var… O “bir yanım”ı yanımdakilerin bazıları bilir anlar, bazıları içinse “bi şeydir” sadece. Bilenler için o “bi şey”, anlaşılan olduğu zaman mıdır bilinmez hep özeldir bana göre. Birileri değer biçince, anlıyor olunca mı kıymetli oluyoruz acep? Continue reading →