ANNEANNEM EVİNDE

Geçen hafta bugün almıştım kötü haberi okuldan eve gelir gelmez. Sıkıntı dolu günler kovaladı birbirini. Anneannem yoğun bakımda yattığı müddetçe göremedim onu. Nihayet geçen Cuma, yoğun bakımdan çkıp servise alındı. Bugünse ders arasında arayıp müjdeyi verdi annem: Anneannen hastaneden çıktı, eve geldi.

Ders çıkışı ayaklarım basmadı yere. Aytepe’den nasıl indim, koca bulvarı nasıl geçtim anlamadım. Soluğu anneannemin yeşil gözlerinde aldım…

SABRET ANNEANNE’M

Akşamüzeri okuldan gelir gelmez annem veriyor haberi: “Anneannen yoğun bakıma kaldırılmış!” Teyzemlerin gelmesini bekleyip, sonra hastahanede alıyoruz soluğu. Bir oda yapmışlar kantine. İçine de bir bilgisayar koymuşlar. Yoğun bakımda hastası olanlar, belli saatlerde görevlinin yardımıyla kameradan hastasını görebiliyor. Tek tek baktım yataklara. Anneannem hiçbir kamera görüntüsünde yok. Görevli, bir yeri arayıp anneannemin adını veriyor. Kamerası olmayan başka bir yoğun bakım odasına alınmış. Tekrar dolaşıyoruz başka bir yere. Sadece annem ve teyzemin az bir süre görmesine izin verdi kapıdaki güvenlik. Annemler camın diğer tarafında anneannemi seyrederken uyuyormuş. Uyanmış sonra bir anda, çocuklarının geldiğini sezmiş gibi. Annelik içgüdüsü belki de. Hemşire, yoğun bakımda yatmaya devam edeceğini söylemiş. Annem, iyi göründüğünü söyledi anneannemin. Dedemin yanına geldik sonra. Tek başına, her zamanki gibi cüzlerini okuyordu evinde. Bu defa çok farklı sarıldı dedem bana. Ayağa bile kalktı, ben elini öperken.

Anneannem iyileşir de döner… Dedem, bir başına kalmaz… İnşallah…

BAYRAM GÜNLÜĞÜ

Kimilerinin bayramı yoktur, bayram uğramaz bazı evlere. Kimisinin yarımdır bayramı, yarım olduğu için yüreği. Bizim eve bayram her yıl iki defa uğrar ama yarımdır yüreğimizdeki sevinç. Bayram namazından gelir gelmez hissederiz yaşamımızda eksik olan en önemli varlığı. Kimsenin haberi olmaz o an bizim evde nelerin yaşandığını. Sonra bayramlıklar giyilir, maskeler takılır… Bayram insanı oluveririz her insan gibi.

İlk toplanılan yer dedem ve anneannemin evi oldu yine. Anneannem her bayram olduğu gibi torunları için yeni çorapları hazırlamıştı. Dedemin bayram harçlığına da zam gelmiş bu yıl. Türkiye ekonomisi iyi yönde ilerliyor, kesin anladım. Ya da IMF’in dedemin verdiği yüksek bayram harçlığından haberi yok :) Düşünmedim değil, KDV alınsa bayram harçlıklarından nasıl olur? Her çocuk kendisine bayram harçlığı ya da şekeri verene fiş kesse, ekonomimiz daha da canlanır mı mesela?

Bu yıl da 90 yaşındaki ninelerimi ziyaret ettim. Biri geçen yılki Ramazan’da arkadaşlarla evinde iftar yaptığımız Emine Nine. Diğeri de Aydın Life‘ın Eylül sayısındaki yazıma konu ettiğim Hatice Nine. Tek başlarına bir bayram geçiriyorlar. Kardeşimle ben bayramlaşmaya gittiğimde henüz kendi çocuklarının gelmediğinden yakındılar. Birileri gümbür gümbür kutlarken bayramı kimileri sessiz sedasız buruk yaşıyor. Dünyanın düzeni mi desek buna…

Her evde baklava vs. Bugüne kadarki en değişik bayram ikramını eski edebiyat öğretmenim Gülgün Hocam yaptı: Marul arasında çiğ köfte. Herkes tatlı yiye yiye acıyı özlüyormuş, değişiklik olmuş onlar için. Kardeşi çok iyi çiğ köfte yoğururmuş, üşenmemiş yapmış. Bize de nasip oldu. Acının ardından tatlı yemek pek bir keyifli oluyormuş.

Uzun bir süredir görmediğim Fatih‘le kucaklaştık. Vefasızlığıyla beni şaşkına çeviren Selahattin‘le bayram münasebetiyle ilk defa sohbet ettik. Bayramın bitmesine saatler kala da Harun‘la hasret giderdik.

Bu arada bıyıksız halimden ilk kare’yi kullanmış bulunuyorum bu günlüğümde. Kardeşim İbrahim’in objektifinden, ben bayram görüntülerini çekerken…