Polaroid

Ben yoktum, Polaroid vardı; 70’lerin sonu 80’lerin başıydı. 2000’lerin ilk çeyreğinde Canon‘la tanışmadan çocukluğumun ilk yıllarında Avusturya vizeli Polaroid land kamera’yla arkadaştım ;)

O günden bu yana beni sanal alemde takip etmenin 14 yolundan 15.si; e-vren günlüğü’nün geliştirilmeye çalışılan eski ama yeni bi’şey’si ;) PHOTOBLOGGER

evrengunlugu.net

2010-2011 dönemindeki yayın süresince Acil İhtiyaç Projesi Vakfı‘nı, AİP Vakfı’nın proje ve çalışmalarını gönüllü olarak desteklemektedir.

Dünyaya Başka Gözle Bakmak

“Başka gözle” mi, “başkasının gözüyle” mi?

“Zannetmek” ve “sanmak” arasındaki fark ya da benzerlik, “sanat” ve “zanaat” sözcükleri için de geçerli midir? {Efe’nin sorusu, 24 saat dumanlı}

Ekmeğini Taştan Çıkaranlar” başlığı çok havalıydı, fotoğrafsa ayrı bir havalı… Hasan‘ın tamamen uzmanlık kokan yazısı, {ev sahibi olarak ayrım yapmam doğru olmaz ama} birebir içinde yaşadığı bir “gerçeği” anlatması bakmınından çok kıymetli. Ben hem bilgilendim, hem keyiflendim hem de her MisAfiR KaLeM‘de olduğu gibi gururlandım yine :)

Isparta, Kütahya, İzmir vs derken misafirlerin biri geldi biri gitti. Düğünler, dernekler tek tek ajandadan silinmeye başlandı. Büyük hazırlık için nefesler Ağustos’a kadar tutulmaya başlandı. Acaba 25 kişinin kaçı Akdeniz’in yeşilinde bir araya gelecek, merak ediyorum. Ben bir şeye çok heves ettim mi genelde olmaz. Bugüne kadar bunu tecrübe ettim :) Tekrarından korkuyorum.

Buradan öncelikle İngiltere’ye, sonrasında da ABD ve Avusturya’ya selam ve sevgilerimi gönderiyorum :) Selamımı alan, okuyan ya da duyan varsa “ses” versin.

Ayrıca Hasan’ın yazısının eklenmesiyle artan “MisAfiR KaLeM nasıl olunur?” sorularına da kısaca değineyim: Teklif çoğunlukla benden geliyor. Ve bu teklifi sunarken artık kişinin üniversite öğrencisi ya da mezunu olmasına dikkat ediyorum. Dikkat ediyorum derken, bunu prensip edindim. İyi bir Türkçe zaten mecbur.

KASIM 2007 ALES ÜZERİNE

Dün ALES vardı. ÖSS maratonunu başarıyla geride bıraktığı halde bitmek bilmeyen sınavlardan birine daha giren Türk gençliği için zorlu bir sınavdı. Sınava girenlerin çoğu 90 dakikanın sözel sorularının hepsini çözmeye yetmediğinden şikayetçiydi. Eski adıyla LES, yeni adıyla ALES’te neden sözel sorularını ilk 90 dakikada vermediklerini anlayamıyorum. Sanırım bu da bir nevi eleme yöntemi. Çünkü sabahın erken saatinde beyin henüz yorgun değilken uzun paragraflardan oluşan sözel sorularını anlayabilmek çok daha kolay olur. Buna rağmen ilk 90 dakikada sayısal soruları veriliyor ve bunları çözerken doğal olarak zihin yoruluyor; böylece sözel sorularının yorumlanması epey vakit alıyor. Dün sınava girenler Mayıs’taki ALES’ten çok daha zor sorularla karşılaştıklarını söylediler. Sözelin abartılmış paragraf ve metinlerden oluştuğunu düşünüyorum ben de.

Kardeşim Ziya‘yı geçen hafta Konya’ya uğurladık. Artık o Selçuk Üniversiteli. Ağustos 2008’e kadar PDR’den yüksek lisans yapacak. e-vren günlüğü’ne gidişiyle ilgili bir kaç not düşmek istedim ama duygularımı normal bir yazıyla ifade etmem mümkün olmayacaktı. Kardeşimi de ilk gurbet tecrübesinde üzmek istemedim :)

Gece Avusturya’dan amcam ve yengem geldi. Amcam, 40 küsur yıldır çalıştığı gurbet diyardan kesin dönüş yaptı. Artık babasının köyünde, iki katlı evinde yepyeni bir hayata başlayacak.

Üç gündür Mercan Dede‘nin son albümü 800’ü dinliyorum. Mevlana‘nın 800. doğum yıldönümü vesilesiyle 800 ismi verilen albümde Yıldız Tilbe‘nin de sesiyle can verdiği Tutsak isimli öyle bir parça var ki… Dinle dinle doyamıyorum :)

Annesinin Kazandibi

{Ocak ’06 MisAfiR KaLeM yazısıdır}

Yaşı henüz yirmi olmasına rağmen yaşanan bazı olaylara karşı ‘ay ömrümden 5 sene gitti’ deyimlerini katarsak aslında yirmi olmadığını biliyor. İspatı ise hafiften beyazlaşan saçlaryla kamburluğudur. Her ikisine de alıştı aslında. Bir nevi bağışıklık kazanma olayı hayata karşı. Bunu şimdi daha iyi anlıyor. Çünkü yalnız kaldığı için geceleri yaşadıklarını düşünüyor ve bazen gülüyor bazen ağlıyor ve bazen de pişmanlık duyuyor. Nedense geceleri daha çok düşünüyor her şeyi. Sakin olmasından mı, günahları – kötülükleri gizlediğnden mi bilmem ama seviyor geceyi. Ruh hali olarak da çok değişiyor. Kendisini buluyor ve onu tam olarak tanıyanlar çok az sayıda olan kişiler onu gece dinleyenler çayına ortak olanlardır genellikle. Onu ailesinden bile daha iyi tanırlar aslında. Onlar onun için her ne durumda olunursa olunsun asla ve asla bırakmayacağı kardeşleridir. Continue reading →