Türkiye’nin En İyi Blogları Şimdi Ne Durumda?

blog, bloggere-vren günlüğü, Temmuz 2015’te blog yolculuğunun 10. yılını doldurmaya hazırlanırken arkama dönüp baktığımda bu sürenin gerçekten uzun olduğunu düşündüm. Elbette zaman hızla akıp geçiyor ancak on yıllık süreçte insanın hayatında çok fazla olay yaşanıyor; değişimler gerçekleşiyor; gelişmeler oluyor.

Bu zaman zarfında web günlüklerinin eskisi kadar rağbet görmediğini fark edebiliyorum. Bir dönem bloglar büyük ilgi görüyordu; hatta en iyi blog yarışmaları gerçekleştiriliyordu ve bazıları gerçekten heyecan vericiydi. Ben de e-vren günlüğü ile 2009, 2010 ve 2011 yılındaki Blog Ödülleri yarışmasına katılmış; 2011’deki yarışmada Türkiye’nin en iyi ilk 10 kişisel blogu listesine girmiştim.

O yarışmalarda ilk 3’e giren arkadaşlardan bazılarını ben de takip ediyordum veya etmeye başlamıştım. Ancak yıllar geçtikçe birçok blog yazarı gibi onlardan bazılarının da sosyal medyanın farklı ağlarına dağıldıklarına, bloglarını terk ettiklerine şahit oldum. Hal böyle olunca geçmiş yıllardaki yarışmalarda birinci olan blogların bugün yayında olup olmadığını merak edip sayfalarını tekrar ziyaret ettim. Continue reading →

Hoş Geldin Kredi Kartsız Yaşam

İlk kredi kartım üniversite 1. sınıfta aldığım Yapı Kredi Bankası‘nın kredi kartıydı. Onu elime ilk aldığım günü hiç unutmuyorum, sanki bana koca bir dünya armağan etmişlerdi :P

Sonra cüzdanıma HSBC‘nin Advantage kredi kartı girdi, Yapı Kredi’ye veda ettim. Bana avantajlı bir dünyanın kapılarını açtığını sandığım Advantage, yıllık kart ücretleri, gecikme fazileri vs. derken resmen ömürümü yedi ;)

Hayatımdaki son kredi kartı Garanti Bankası‘nın Bonus Trink kredi kartı oldu. Bu yazıyı yazmadan birkaç dakika önce de telefon bankacılığı aracılığıyla kredi kartımı kapattırdım. Ve an itibariyle kredi kartsız bir yaşama Merhaba! dedim ;)

Garanti Bankası telefon bankacılığının diğer ucundaki müşteri hizmet yetkilisi Bonus kredi kartımı 1 yıl boyunca kapattırmamam sözü verirsem benden kestikleri yaklaşık 45 TL’lik yıllık kart ücretini hemen geri ödeyebileceklerini söyledi ;) Oysa daha bugün vadesiz hesabımdan altı aylık işlem ücreti olarak 34,5 TL  kesilmişti. Garanti Bankası bunu geri ödese daha “garanti” bir tavır sergilemiş olmaz mıydı? {Eğer ki kredi kartınızdan kesilen yıllık kart ücretini geri almak istiyorsanız demek ki bu şekilde blöf yapabiliyormuşsunuz, vay be!}

Bu arada hatırlamakta fayda var. Blog Ödülleri 2011‘de Garanti Bankası kategori sponsorlarından biriydi. Ayrıca kendisini temsilen Türkiye’nin en iyi bloglarını seçen jüri arasında yer alan Garanti İnteraktif İletişim Yöneticisini de bu yazının bir yerlerine etiketlemek gerekiyor ;) Bütün bunlar tesadüf olmamalı ;)

Sanal alemde var olan bir blog yazarı, hem burada hem gerçek hayatta kredi kartı olmadan yapabilir mi, bunu zaman gösterecek ancak iptal ettirdiğim Garanti Bonus Kredi Kartı ile birlikte hayatımdaki kredi kartı tutsaklığına son verme konusunda kararlıyım.

facebook’evreni ] facebook sayfası ] twitter’evreni RSS abonelik

En İyi Kişisel Blog Olmanın Zorluğu

Taşları yerine koymakla meşgulüm aslında. Susmakla yoruluyorum. Sükûnet’e en çok ihtiyacım olan zaman dilimlerini yaşıyorum. Vakit ayırdığım şey’lerin niteliği değişti, bunların arasında ben artık daha az’ım.

Niye bu kadar sustuğumu soranlara yazabilecek çok fazla bir şeyim yok. 2012 büyük beklentilerin olduğu yıl benim için, doğru. 2010 yılı gibi bir yılı bir daha yaşamak istemediğimi tüm dualarımda dile getirmiştim. Bir kardeşi kaybetmiştim o yıl, kolay değildi. Ne o kardeşin yerini ne de onun ölümüyle duvardan indirilen çerçevenin yerini şu vakte kadar doldurmak mümkün olmadı. Üstüne üstlük beraberinde o çok sevdiğim öğretmenlik de ellerimden kayıp gitti. Hayatımda derin izler bırakan o kara yıl etkisini 2011’e kadar devam ettirdi. Neyse ki geçen yıl her şey bir nebze olsun iyileşti; hava daha aydınlık olmaya başladı.

Benim dünyamda Evren olmak bir hayli zor; sanal alemde e-vren günlüğü gibi bir blogla yer alıyor olmak e-vren olabildiğin ölçüde Evren olmaktan çok daha kolay.

Yukarıdaki videoblog, e-vren günlüğü’nün Blog Ödülleri 2011‘de halk oylaması sonucu ilk 10’a girmesi üzerine hazırlanmıştı. Sevgili Nur Şentürk‘ün sesiyle hayat verdiği bu vlogu yayımlamak üzereyken ilk 3’e girenler ödül törenine davet edildi. Ödül gecesine e-vren günlüğü’nü görebilmek için katılanların sorduğu soruların cevapsız kalmasının bir anlamı olmalıydı. O sorular ödül törenindeki fısıltı gazetesi ile saatler sonra anlam kazandı: e-vren günlüğü’nde GSM operatörleri ile ilgili geçmişte yazılan yazılar.

Kişisel blog denilince ortaya çıkan profil az çok bellidir. e-vren günlüğü’nün ortaya koydukları da artık yarışma üstü bir yapıya sahip olduğunun bir göstergesidir. Belki de hata burada yaşandı. Bu blogun ziyaretçileri -ki oylarıyla yüzlerce blogun arasında e-vren günlüğü’nü ilk 10’a taşıdılar- bu çok sevdikleri e-yaşam yolculuğunu daha başka bir platformda görme istekleri garip bir durumu da ortaya çıkardı.

Ortada baş döndüren bir dünya ve korku duyulan bir gerçek var: Biz ona boşuna yıllardır e-vren günlüğü demiyoruz ;)

 facebook’evreni ] facebook sayfası ] twitter’evreni RSS abonelik

İki Gece Arasındaki Havlamalar

Dün gece onlarca yazı yazmış olmanın zihinsel yorgunluğu içerisindeyken birden İlknur‘un telefonuyla kendimi filtre kahve keyfinde bulmuştum ;) İlknur’un Saba Tümer’e benzettiğim arkadaşı da vardı ve Turkcell Blog Ödülleri için bana verdiği oyu sürekli başıma kalktı durdu ;) Gecenin 2’sine doğru İlknur’un cebine gelen bir marketin sucuk ve bulaşık makinesi deterjanı indirim mesajı ise çok komikti ;) Taksicinin sarhoş müşterisini indirip bayanları arabasına alması, sarhoş müşterinin kendisine geri uzatılan 50 TL’yi geri çevirmesi gibi detaylar da gözümden kaçmamıştı ;)

Eğlenceli biten bir gecenin gündüzünde yaşadığım çirkin bir olaysa Cengiz Aytmatov‘un Sen kendini biliyorsan, kendini bilmezlerin söyledikleri anlamsızdır. sözünü kulağıma küpe yapmam gerektiğini gösterdi bana. Rahatsızlığımın tek sebebi dişlerini göstermeye cesaret edemeden havlayan bir sokak köpeği idi. Havladığı için kızmadıysam köpeğe, bu ondan korktuğum için değil hayvan düşmanı biri zannedilmemem içindi ;)

Her şeye rağmen güzel hatırlamak için günleri güzelliklerle bitirmek gerekliydi. Bu günü de ılık bir İncirliova gecesinde Harun‘la Antep fıstığı yiyerek sonlandırdık ;) Kaç yıllık dostumun saatlerce kendisinden geçercesine yiyecek kadar kabak çekirdeğini çok sevdiğini yeni fark ettim. ;)

facebook’evreni ] facebook sayfası ] twitter’evreni RSS abonelik

Bir Çırpıda Okunan Hayatlar

Bir çırpıda okunacak bir yazı yazayım diye  bilgisayarımın başına geçip yazı yazma müziklerimi açtığımda yukarıdaki başlık aklımda değildi. Son eklediğim yazıdan bu güne neler yaptığımı size bir çırpıda yazabilirim belki ama hiçbirimizin hayatı bir çırpıda yaşanmıyor oysa değil mi?

Yazmam gibi benim her işim hayatta geç oluyor; buna 81 laneti de deniliyor; her şeyin bir vakti vardır, demek ki senin için henüz erken de. Bu durum neyle izah edilirse edilsin, ben hayatımdaki geç kalınmışlıkların, ağır aksaklıkların farkındayım; niçin böyle olduğununda…

12 Aralık’tan bu yana e-vren günlüğü’nün Blog Ödülleri 2011‘de ilk 10 arasında yer almasından dolayı tebrik eden arkadaşlarım var. Adı üstünde halk oylaması ve tebrikleri hepimiz adına kabul ediyor, ben de bizi tebrik ediyorum ;) Kişisel bir e-günlüğü bu denli sahiplendiğiniz için 7 yıldır olduğu gibi bugün de gururluyum.

Günlerdir facebook hesaplarımı birleştirmekle meşgulüm. Ben bunu yaparken Facebook da e-vren günlüğü profilinde Zaman Tüneli özelliğini aktif edebilmeme imkan tanıdı. Şu an için karışık görünüyor ;)

Bir de onlarca fotoğraf cdsi ile cebelleşiyorum. Vakti zamanında masaüstü bilgisayarım çöker möker diye cd yapıp arşivlediğim bütün fotoğraflarımı bu kez netbooka taşıyorum ;) Sonra da büyük bir keyifle cdleri kırıp atıyorum oh ;) İlk fotoğraf makinemi -ki hâlâ saklıyorum- 2004’te aldığım için fotoğraf arşivlerim o tarihten itibaren başlıyor. Bazı kareleri yeniden gördüğümde keyifleniyorum, bazılarında da hüzünleniyorum.

Önümüzdeki hafta e-vren günlüğü’nün 2006’den önce yazılmış ve {şurada} bulunan arşivini de tek tek buraya taşıyacağım. Üstelik yorumlarıyla birlikte ;) Bir de sosyal paylaşım sitelerindeki hesaplarımda kırık kırık yazdığım cümlelerimi burada ayrı bir başlık altında toplamaya hazırlanıyorum.

Sanal alemde işler bu şekilde iyi güzel de içimde garip bir hüzün var. Gurbet sabahlarına uyananlarınız ve tam da öylesi sabahlar da insanın içini yakıp kavuran o duyguyu yaşayanlarınız varsa, uzun uzun tarif etmeyeyim, işte tam da öyle bir hissin kucağındayım. Bu bloga yazılacak yazılar, okunacak kitaplar, seyredilecek filmler, çekilecek fotoğraflar, girilecek sınavlar, ölüm – düğün ziyaretleri hiç bitmez; ta ki insan bitene kadar. Benim yavaş ilerliyorum bu hayatta diye hayıflandığıma bakmayın, çok hızlı akıyor zaman; sürekli bir koşuşturma ve bir türlü varılamayan o otobüs durağını bulma derdindeyim. Sanki bir şey olacak da işleri sınavlar, bilmem ne telaşları bitecek deohhh! deyip şöyle bir rahatça oturacağım ve otobüse gelecek binip gideceğim. Ama nereye? Daha da kötüsü tüm duraklarda bir sonraki durağa varmak için daha farklı bir telaş başlıyor; o durak hiçbir zaman gelmiyor!

Yıllar önce en küçük kardeşim İbrahim daha ilkokul 1. sınıftayken öğrendiği tohumlar fidana şarkısını söylerdi yarım yamalak; hiç büyümesin hep böyle masum şarkı söylesin benim kardeşim der, çok duygulanırdım. 20 yıl mı ne geçti. Daha dün Hüss, ben ona elma rendelerken mutfağa yanıma gelip derste öğrendiği ilahiyi okudu. Taze portakal suyu mesele değil de… Hüss hiç büyümesin. Hiçbir çocuk hiç büyümesin. e-vren günlüğü de büyümesin, 10. yaşına girsin 3-4 yıl sonra tamam ama o da biz de hepimiz küçücük kalalım!

facebook’evreni facebook sayfası ] twitter’evreni RSS abonelik

Kırk Yılın Birinde Futbol Oynayalım Dedik

Sevgili Kalemhane‘nin dün gece Blog Ödülleri adaylığımla ilgili yazdıklarını okuyunca çok duygulandım. BÖ! 2009 ile değerlendirmelerine de saygı duyduğumu belirtmek istiyorum. Kendisi gibi düşünen blog yazarlarının az olmadığını biliyorum. Ayrıca Blog Ödülleri organizasyonu vesilesiyle gelen birkaç yorum ve mesajda yazılanlar da duygu dünyamı alllak bullak etmeye yetti.

Aydın’ın en çok ziyaret edilen haber portalı AydınPost‘ta dün Blog Ödülleri’ne katıldığıma dair haber yayınlanınca Continue reading →