Lisedeki Ben

Dalama Lisesi © 2010

Bugün liseli gençlerle ilgili bir yazı okurken kendi lise yıllarıma gittim.

Şimdilerde olduğu gibi o çağlarda da hayatı hep ciddiye alıyordum.  Sanki yaşamın tüm yükleri omuzlarımdaydı. O dönem 3 yıl olan lisenin birinci sınıfının ikinci yarısında babamı kaybettiğimden midir yoksa fıtratımdan mı bilmiyorum, geri kalan 2.5 yılı hep mutsuz ve sönük bir öğrenci olarak geçirdim. Sönük bir öğrenci olduğumu ise kompozisyon yazılılarında en yüksek puanı alan, okulun kompozisyon yarışmasında birinciliği olan bir öğrenci olarak mezun olduğum liseye yıllar sonra edebiyat öğretmenim Füsun Ocak’ı ziyaret etmeye gittiğimde tüm çabalarıma rağmen kendimi hatırlatamayınca anladım.

Küçük kasaba lisesinin 20 kişilik sınıfına ‘burası sizin doğal yaşam ortamınız’ demiştim; neyi kastettiğimi de yine onlara açıklatarak buldurmuştum. Onların (aslında dertsiz tasasız) hayat karşısındaki umursamaz ve alaycı tavırlarına hayrandım; oysa onlar da genç edebiyat öğretmenlerine hayrandı. Öğrencilerimi sessizce gözlemlerken hayat dolu bütün o simaların ve gülen gözlerin bu okuldan mezun olduktan sonra hiçbir zaman o anki gibi kalamayacağını düşünürdüm. O zamanlar her birimizin üzerine titrediği, önlerine her hizmeti sunduğu bu gençler, doğal yaşam alanlarından çıkıp gittiklerinde kim bilir hangi olaylar ve insanlar yüzünden çok üzülecekler, çok yıpranacaklar ve kendilerini yapayalnız, çaresiz hissedeceklerdi.

Bu yüzden onların bazen beni de küçümseyen ama en çok da hayatı küçümseyen ‘bakış açıları’na hiç kızmadım. Ne Dalama Lisesi’ndeki kasabalı  – köylü öğrencilerimin ne de Çine Endüstri Meslek Lisesi’ndeki ‘sizden adam olmaz’ denilen öğrencilerimin avare, vurdumdaymaz ama ille de hayatı hafife alan hallerine kızdım. Ben ‘öğretmen olabilme savaşı ve bir de ekonomik sıkıntılar içinde’ onlara öğretmenlik yapmaya çalışırken onların bana göre sorunsuz hayatlarında ‘kendi hülyalarındaki dünyada’ yaşıyor olmalarına imrendim. Tadını çıkaramadığım lise yıllarımın gözlerimin önünde öğrencilerimin rengârenk kahkahalarıyla yeniden çiziliyor olmasından içten içe mutluluk duydum ama en çok da gıpta ettim. 

Hem liseden sonra kendi yaşadıklarımı biliyorum hem de 2008’den beri tanıdığım bildiğim öğrencilerimin bazılarının ‘gerçek’ hayatın acımasız rüzgarlarında sendelediğini, savrulduğunu veya düşmemek / ayakta kalabilmek için dertle kederle bulduğu dala tutunmaya çalıştığını görüyorum. Keşke hayat gerçekten sanıldığı gibi toz pembe olsaydı. Veya onlar hiç büyümese, biz hiç yaşlanmasak ve onları korumaya kollamaya devam etseydik. Bunların hiçbiri olmasa bile liseli gençlerin, yaşam sevincimizi pekiştiren enerjileri ömürleri boyunca var olsaydı.

Benim silik bir lise öğrenciliğim oldu; oysa ilkokul ve orta okulda deyim yerindeyse girişken ve zehir gibi bir çocuktum. Herkes en çok lise anılarını anlatırken ben lise arkadaşlarımın bile çok az bir kısmını hatırlıyorum ve hatta o yıllara ait pek bir anıya sahip değilim. Pamukkale Üniversitesi’ndeki iki yılım üzerimdeki ölü toprağını silkmemi pek sağlamasa da ikinci yılın sonunda geçiş yaptığım ve dört yılımı geçirdiğim Adnan Menderes Üniversitesi’ndeki öğrencilik yıllarımı büyük bir özlemle arıyorum. Sanırım orada 90 yaşıma kadar öğrenci olarak kalmak, projelerden sosyal etkinliklere koşmak, en büyük keyiflerimden biri olan Merkez Kütüphane’nin üst katına çıkıp edebiyat dergilerinin arasında kaybolmak isterdim.

Keşke e-vren öğrencileri, hep lise sıralarında, ben de akademik dünyanın sınırları içinde “Öğretme’nin ‘E’ Hali” olarak kalabilseydik… isterdim!

24 Kasım Benim Yasım

Öğretmenliğimin ilk haftasında öğrencilerimle çekildiğim ilk fotoğraf

Öğretmenliğimin ilk haftasında öğrencilerimle çekildiğim ilk fotoğraf

İlk öğretmenler günümü kutlayalı 5 yıl oldu. 24 Kasım 2008’de Dalama Lisesi’ndeki o ilk öğretmenler gününü unutmam mümkün değil. Benim için bayram günü gibiydi. Öğretmenler odasında arda arda velileri belediye başkanını öğrencilerimizi ağırlamıştık. Aynı heyecanı yine aynı lisede 2009’da yaşadım ve sonra KPSS ile atanma mücadelesi içinde 24 Kasım’ları öğrencilerimden ayrı geçirdim. Ve her 24 Kasım Öğretmenler Günü’nde tarihin sayfalarına ‘Her 24 Kasım’da ben bu ülkeyi terk etmek istiyorum’ diye not düştüm.

Bu kadar zor olmamalıydı öğretmen olabilmek, atanmak. Üniversiteyi kazanıp, onlarca vizeyi finali başarıyla geçip mezun olup, pedagojik formasyon için ALES’ten yeterli puanı alıp mülakatları da geçip yüksek lisansı da bitirip KPSS’den istenen puanı bir türlü alamadığımız için öğretmen olarak atanamamak öylesine yoruyor, yıpratıyor ve gelecek korkusunu dağ gibi önümüze dikiyor ki…

Devletim de haklı. Bunca mezun öğretmen adayını kadroya alacak kadar yerim yok diyor. Beni üniversite sıralarına koyacak yer bulurken 4 yıl sonrasında yerleştireceği yeri de ayarlayabilirdi belki. Ya da binlerce öğretmen adayına, ücretli öğretmenlik yaptırırken, bizleri sahada bizzat denerken, tecrübe ederken ve bizim okuttuğumuz öğrencilerin mezun olmasını sağlarken sadece çözülen testlerdeki netlerimize bakarak ‘yeterli puan alamadığın için atanamadın’ dememeliydi. Bizi o mesleğe resmen dahil olamıyorsak eğer adı ‘ücretli’ bile olsa öğretmenin olmadığı okullarda beni ‘öğretmencik’ yapmamalıydı. Yapıyordu madem, 90 KPSS puanıyla atanma şartı ne oluyordu?

Ben KPSS savaşını bir kenara bırakıp öğretmen olma mücadelesinden vazgeçeli 2 yıl oldu. Ücretli öğretmenlik için de artık başvurmuyorum. İstanbul’a geldim, bambaşka bir sektörde geleceğimi inşa etmeye çalışıyorum. Ama biliyorum ve inanıyorum ki ben bu vatana öğretmenlik mesleğini yaparak daha faydalı olabilirdim. Beni yıllarca okutan ve öğretmenlerime, üniversite hocalarıma maaş ödeyen devletime borcumu da öğretmen olarak ödeyebilirdim. Bana ve benim gibi binlerce insana yapılmış onca emek ve verilmiş onca eğitim boşa gitmedi mi?

İlk Öğretmenler Günüm ve Dalama Lisesi

İlk Öğretmenler Günüm ve Dalama Lisesi (2008)

2010 yılından bu yana her 24 Kasım benim yasım… Öğrencilerimden ayrı kaldığımın, o çok yapmayı istediğim mesleğin bir parçası olamadığımın acı gerçeği önümde dağ gibi duruyor her 24 Kasım. Dalama Lisesi ve Çine Endüstri Meslek Lisesi’nde dersine girdiğim yüzlerce öğrencim var olduğu sürece ben bir öğretmenim. Bugün ve her zaman olduğu gibi eski öğrencilerim beni aradıkları, geçmiş güzel günlerimizi yad ettiğimiz sürece öğretmen tarafımı hiçbir zaman unutmayacağım.

Ama unutulmaması gereken -daha doğrusu şiddetle hatırlanması gereken- bir şey daha var. Çoğumuzun hayatında dönüm noktası olan 2010 KPSS skandalının failleri ne oldu? Sahi 2010 KPSS’de soruları çalanlar ve kopya çekenlerle ilgili son durum nedir?

e-vren Öğrencileriyle Dalama’da İftar

Dün, Dalama Lisesi öğrencilerimle Dalama’da iftarı yemeği yedik. Öğrencilerimden Halil‘in çalıştığı pidecideydik. ikram ve ev sahipiliği harikaydı. Daha harika olansa çok özlediğim öğrencilerimle birlikte geçirdiğim vakit ve yemeğin sonunda servis edilen üzerinde meşhur Dalama dondurmasının yer aldığı tahinli pidelerdi ;)

İftar sofrasında yer alamayıp da yemek sonrası aramıza katılan öğrencilerimle de beraber saat 22’ye kadar vakit geçirdik. Çoğuyla neredeyse 1 yıldan fazla zamandır görüşemiyorduk. Dalama’dan son ayrılışım üzerinden de epey zaman geçmişti. Pek çok öğrencim fiziksel anlamda değişmiş, zayıflamış, boyları uzamış, daha bir yakışıklı ve güzel olmuşlar ;) Kimisi liseye devam ediyor kimisi üniversite sıralarında oturuyor kimisi de üniversite tercihi yapıyor ama baktım ki hepsi hâlâ birer e-vren öğrencisi ;) Onlar, beni her seferinde Dalama’ya sürükleyen, öğretmenlik ruhumu hep canlı tutan ve Aydın’ın bu küçük kasabasıyla bağımı bir türlü koparttırmayan yüreği zengin gençleri. Onlar benim gençlerim!

facebook’evreni ] facebook sayfası ] twitter’evreni ] RSS abonelik

Öğretmenliğe İkinci Ara

Bugün Dalama Lisesi‘nde ikinci yıl sonu karne heyecanı, ikinci mezunlarım ve Dalama’ya ikinci vedam. 

Dalama‘da öğle yemeği yemeğe en çok gittiğim pideciye yemek yemeğe gittik.

Yemekten sonra da öğrencim Müge‘nin evde demleyip getirdiği çayları içip böylece 18 Haziran karne gününü sonlandırdık.

Yukarıda Dalama’ya ikinci vedam olduğunu yazdım ama öğrencilerim, onlarla asıl ne zaman vedalaşmaya geleceğimi biliyorlar; o yüzden bugün kısa bir süre sonra tekrar görüşmek üzere ayrıldık.

Ve sıra geldi 2 yıllık öğretmenlik ve Dalama lisesi maceram boyunca öğrencilerimle çekildiğim bütün fotoğraf arşivini paylaşmaya:                                                                                                        

 

 

 

……………………………………………………………………

evrengunlugu.net, 5. yılında sosyal sorumluluk gereği Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği‘nin kampanya ve projelerini destekleme kararı almıştır. Ziyaretçilerini de TOFD’a destek olmaya davet etmektedir. TOFD’a ulaşın; gönüllü olun; 3430‘a boş bir sms atarak Akülü Tekerlekli Sandalye Kampanyasına 5 TL’lik bağışta bulunun.

e-vren Öğrencileri İkinci Kez Mezun Oldu

Görev yaptığım okulda bu yıl ilk kez kepli cübbeli ciddi bir mezuniyet töreni yapılması kararı alınmıştı. Dalama Lisesi Mezun Oluyor! sloganıyla 9 Haziran’da  gerçekleştirilen mezuniyet töreni için 3 Haziran’da fotoğraf çekimi yapmaya başladık. Yukarıdaki fotoğrafta öğrencim Burcu‘yu çekmeye çalışıyorum ;)

3 Haziran günü öğrencilerim kep ve cübbeleriyle fotoğrafçıya poz verirken ben de kenardan onları çekmeyi ihmal etmedim. O yorgunluğun üstüne mezuniyet kıyafetini giyip bir hatıra fotoğrafı çekilmek benim de hakkımdı ;) 2006 yılında ADÜ‘den mezun olduktan sonra ilk kez kep takıp cübbe giyiyorum, bu da e-vren günlüğü için önemli bir hatıra, farkındayız ;)

 

9 Haziran akşamı Dalama Lisesi bahçesinde gerçekleştirilen 2010 Mezuniyet Töreni yukarıdaki videoda yer alan Melis Deniz YOLCU‘nun hoş geldiniz ses kaydıyla başladı. e-vren günlüğü, Melis’in sesine yabancı değil çünkü MisAfiR KaLeM olduğunda yazdığı yazıyı aynı zamanda da seslendirmişti. Yukarıdaki videoblog, mezuniyet töreninden sonra o gecenin fotoğrafları kullanılarak e-vren günlüğü için kurgulandı.

Hazırladığım yukarıdaki VTR, mezuniyet töreninin ana programının girişinde kullanıldı.  Aşağıdaki VTR de ara geçişler için kullanıldı. Bu VTR’ler, program akışında meydana gelen küçük aksaklıklarda da bize zaman kazandırma adına büyük fayda sağlamıştı.

Mezuniyet töreninin en heyecan verici sürprizlerinden biri geçen yıl mezun ettiğimiz ve Kars’ta sınıf öğretmenliği okuyan Esra‘nın videosuydu. Mezuniyet töreni programını hazırlarken Esra’nın video çekip göndermesi fikri aklıma biraz geç gelmişti ama Esra büyük uğraşlar neticesinde videoyu arkadaşlarının yardımıyla çektirmeyi ve Aydın’a ulaştırmayı başarmıştı. Esra o gece bizimle değil Kars’taydı ama özellikle telefonla davet ettiğim annesi mezuniyet törenindeydi. Esra’nın annesi videoyu seyrederken büyük bir şaşkınlık yaşamış ve göz yaşlarını tutamamıştı.

Aşağıdaki video, bu gece mezun olan öğrencilerimizden Şamil NİŞANCI‘nın tanıtım videosu. Şamil son sınıfta Dalama Lisesi’ne geçiş yaptığı için geçen yıl ki Göster Şiirini Konuştur Şairliğini programımızda yoktu. Sınıf arkadaşlarından eksiği olmasın, gelenek yerini bulsun diye sevgili Salih‘ten ses kaydı rica ettim ve o da beni kırmayıp stüdyoya girdi. Şamil, mezuniyet gecesi okuyacağı şiir için mikrofona aşağıdaki video ile geldi ;)

Kep atma heyecanı, mezuniyet pastasının kesimi vs derken soluksuz bir gece, öğrencilik hayatının en güzel hatıralarından biri olarak anılardaki yerini aldı. Bu geceki program benim için sunuculuk anlamında ilk ciddi tecrübemdi diyebilirim. Öğrencilerim için ise hafızalarından silinmeyecek ve belki de tekrarı bir daha mümkün olmayacak bir mezuniyet töreniydi.

evrengunlugu.net, 5. yılında sosyal sorumluluk gereği Türkiye Omurilik Felçlileri Derneği‘nin kampanya ve projelerini destekleme kararı almıştır. Ziyaretçilerini de TOFD’a destek olmaya davet etmektedir. TOFD’a ulaşın; gönüllü olun; 3430‘a boş bir sms atarak Akülü Tekerlekli Sandalye Kampanyasına 5 TL’lik bağışta bulunun.

Koçarlı’ya İkinci Selam

Dün, 19 Mayıs Atatürk’ü Anma Gençlik ve Spor Bayramı resmi törenini Dalama meydanında gerçekleştirdik, öğrencilerimin Gençlik Bayramı’nı kutladım ve bir sonuca daha vardım: Bu tür organizasyonlarda en stresli gün resmi tören günü olsa da en yorucu kısım haftalarca süren hazırlık çalışmaları, provalarmış. Her şey göz açıp kapayıncaya kadar geçiyor ;) Gençlik Bayramımızla igili bir iki fotoğrafı elime geçtiklerinde e-vren günlüğü’ne not düşeceğim.

Bayramın yorgunluğu ve ruhumdaki farklı tesiri günün geri kalanında başka bir şeyle meşgul olmamı gerektiriyordu ;) Yine Ümran babanın daveti ve ulaşım sponsorluğunda Koçarlı sokaklarında ve Koçarlı’nın dağ köylerindeydim.

ilk kez 12 Ekim 2008 tarihinde gidip gördüğüm {şurada} Koçarlı’ya ve köylerine duyduğum Continue reading →

Kadrolu Öğretmen Geliyor

Ücretli öğretmenlik yaptığım liseye kadrolu edebiyat öğretmeni atanmış ve yarın iş başı yapacak. Ben de oturmuş, yarın 4 ayrı sınıfa anlatacağım edebiyat konularının notlarını hazırlıyorum. Oysa yarın derslere girip girmeyeceğimden, yeni öğretmenin “derslerin hepsine girebilirim” deyip demeyeceğinden bile emin değilim. Yarın, “kullan at tıraş bıçağı” durumuna mı maruz bırakılacağım yoksa nasıl bir yol haritası çizilecek hiç bilmiyorum.