Osman Bey, koskoca Cihan İmparatorluğunun 7. Osmanı’dır lakin ayda dört defa bile halvet olamaz; öyle ki pandaların cinsel yaşamı dahi kendisinden daha renklidir. Amerika’nın Ginger’inı sırf “s.d.k yarıştırma sevdasına” kullanıp komik duruma düşer; Burger King’te hamburger yiyememe görgüsüzlüğüne bir de cep telefonundan mesaj atamama cahilliğini ekler. Ondan ne karısı memnundur ne halkı ne de dost görünen müttefik Amerika. Osmanlı İmparatorluğunun en doğusu artık Ankara’dır; ne var ki oraya bile adam sürülememektedir.
Çok ilginçtir, Can Dündar‘ın Mustafa‘sı ile hemen hemen aynı görüntülerle başlar Osmanlı Cumhuriyeti. Küçük Mustafa, henüz Mustafa Kemal olmadan evvel buğday tarlalarında elinde tenekeyle kuşları uçurur. Bir ağacın tepesindeki kafesi farkedip içindeki kuşu serbest bırakmak ister ancak ağaçtan düşüp bayılıp kalınca kader, 2008 Türkiyesi’nin geleceğini 7. Osman’ın ellerine teslim eder. Daha doğrusu bir taraftan müttefikimiz Amerika’nın, diğer taraftan da Avrupa Birliği müzakerecilerinin…
Anlayan için filmin vermek istediği mesajlar oldukça açık ve güçlü. 2008 Türkiyesi’nin gerçekleri ile 2008 Osmanlı Cumhuriyeti’nin gerçekleri birebir örtüşmese de bugünün bazı kara delikleri yarınımızın Osmanlı Cumhuriyeti’nden farklı olmayacağının sinyallerini de vermiyor değil. Espriler yerinde ve dozunda. Öyle ki {Can Dündar’ın Mustafası’ndankinin aksine} filmin asıl gayesini unutturacak, buna gölge düşürecek herhangi bir söylem ya da sahneyle karşılaşmıyorsunuz.
Atatürk, filmin daha en başında Mustafa olarak karşımıza çıkıp ağaçtan düşüp bayılıyor, film boyunca adından bahsedilmiyor ama buna rağmen seyircinin aklından Mustafa Kemal ATATÜRK çıkartılmıyor. Finalde küçük Mustafa’nın yerden kalkıp kuşu kafesten salması ve Ulu Önder’in kendi sesinden “Ne Mutlu Türk’üm” demesi, iki saatlik filmin vermek istediği bütün mesajı özetleyiveriyor, gözleri dolduruyor.
Gani Müjde belki de komedyen zekasının sağladığı bir beceriyle Can Dündar’ı Atatürk konusunda alaşağı etmiş olabilir. Her iki film konusunda kıyaslama yapmak ne kadar doğru bilemiyorum ancak Osmanlı Cumhuriyet’i Mustafa’nın aksine kimsenin gönlünü incitmeden, sahip olduğumuz pek çok değerin (hatta karşı karşıya olduğumuz tehlikelerin) farkına vardırarak seyircisini sinemadan göndertmeyi başarıyor.