Dünyanın en yeni Evren’i ile tanışın

Ramazan bayramının ikinci gününe denk gelen bugün itibarıyla 36 yılı geride bırakıp 37. yaşımdan gün aldım. İstanbul’a taşındığım 2012 yılından bu yana da doğum günümü ilk defa Aydın’da geçiriyorum. Ardımda bıraktığım 1 yıla baktığımda 36. yaşımı biraz verimli geçirdiğimi düşünüyorum. Bir önceki yaşımın en sürpriz kazancıysa hiç şüphesiz nisan ayında doğan ve adımı taşıyan ilk Evren oldu. Continue reading →

Bu, Bizim İlk İstanbul’umuz

Processed with VSCOcam with t1 preset

Pek belli etmiyor olabilirim belki ama şu günlerde canım çok sıkılıyor. Yine öyle bir anımda Harun telefonla arka arka arayınca ‘hayırdır inşallah’ dedim; sürpriz bir şekilde İstanbul’a atlayıp geldiği haberini verdi. Aynı şehrin içinde  olmamıza rağmen birimiz Avrupa diğerimiz Anadolu yakasında olunca ancak dün bir araya gelebildik. 

Continue reading →

Kütüphane Havası Solumayan Adam, Adam Değildir!

Gündüz, Aydın Ses gazetesine gitmiştim. Duvarda gazetenin ilk sayısı asılıydı.
Hilmi Tükel ve Yalçın Ata’yı rahmetle yâd etmek gerek.
Aydın İl Halk Kütüphanesi; benim kıymetlim.
Ayşen Ablam; Aydın İl Halk Kütüphanesinin kraliçesi. Beni ‘şuncâcıkken’ tanır ;) ‘Aydın, büyükşehir oldu ya artık bir ilçe kütüphanesi açmak zorunlu’ diyor. Bir de ‘müze kütüphane’ için kafasında projeler var. Benim ablam bu ikisini de başarır; bende de kütüphaneye bağışlanacak onlarca kitap hazırda bekliyor ;)
Evren’in en büyük gezegeni!

Paşa!

Bunu daha önce de buralara bir yerlere yazmıştım sanırım. Semih, sürekli ama sürekli derdi ki “İnsanlara anlam yüklemeyeceksin Evren; onları homojen bırakacaksın!”

Ancak ne o beni ne de ben onu hiçbir zaman homojen bırakamadık; üniversite yıllarımızın ve sonrasının en yakın iki dostu olduk. Hayatımızdaki insanlara anlam yüklerken ya da yüklemezken -belki de böyle bir durumun farkında bile olmazken- onlara hitap şeklimizle aslında böylesi bir sınıflandırmaya gittiğimiz de oluyor. Örneğin benim için ‘im takısı her zaman çok kıymetlidir.

Bana Paşa’m diyen tek bir kişi var; daha ağzından Evren’i duymadım; duyduğum gün de aramızdaki her şey biter zaten :) Yalnızca Harun bana “Paşa’m!” derken Turgut hocam da her zaman “Paşa!” der, çok da hoşuma gider. Ama bir başkası bu iki kelimeyi bana karşı kullandığında tüylerim diken diken olabiliyor ;)

188245_535562243150983_1414890610_n

İstanbul’da yeni tanıştığım arkadaşlardan biri de bana sürekli “Paşa” diyor, bu da beni sinirlendiriyor :) Gülüyorum ama aslında bu duruma gerçekten sinirleniyorum ;)

Söz dostluktan açılmışken, dün akşam asker arkadaşlarım Haluk ve Yasin yeni evime ilk kez geldiler. Benim asker arkadaşlarıma duyduğum sevgiyi ve verdiğim değeri çoğu insan bilir. Gece 2’ye kadar süren sohbetimizin ardından bir kez daha anladım ki ben dostlarımla çok zenginim ve İstanbul’da kesinlikle yalnız değilim.

facebook’evreni ] facebook sayfası ] twitter’evreni ] RSS abonelik

İki Gece Arasındaki Havlamalar

Dün gece onlarca yazı yazmış olmanın zihinsel yorgunluğu içerisindeyken birden İlknur‘un telefonuyla kendimi filtre kahve keyfinde bulmuştum ;) İlknur’un Saba Tümer’e benzettiğim arkadaşı da vardı ve Turkcell Blog Ödülleri için bana verdiği oyu sürekli başıma kalktı durdu ;) Gecenin 2’sine doğru İlknur’un cebine gelen bir marketin sucuk ve bulaşık makinesi deterjanı indirim mesajı ise çok komikti ;) Taksicinin sarhoş müşterisini indirip bayanları arabasına alması, sarhoş müşterinin kendisine geri uzatılan 50 TL’yi geri çevirmesi gibi detaylar da gözümden kaçmamıştı ;)

Eğlenceli biten bir gecenin gündüzünde yaşadığım çirkin bir olaysa Cengiz Aytmatov‘un Sen kendini biliyorsan, kendini bilmezlerin söyledikleri anlamsızdır. sözünü kulağıma küpe yapmam gerektiğini gösterdi bana. Rahatsızlığımın tek sebebi dişlerini göstermeye cesaret edemeden havlayan bir sokak köpeği idi. Havladığı için kızmadıysam köpeğe, bu ondan korktuğum için değil hayvan düşmanı biri zannedilmemem içindi ;)

Her şeye rağmen güzel hatırlamak için günleri güzelliklerle bitirmek gerekliydi. Bu günü de ılık bir İncirliova gecesinde Harun‘la Antep fıstığı yiyerek sonlandırdık ;) Kaç yıllık dostumun saatlerce kendisinden geçercesine yiyecek kadar kabak çekirdeğini çok sevdiğini yeni fark ettim. ;)

facebook’evreni ] facebook sayfası ] twitter’evreni RSS abonelik

Bazen Az Şeyle Çok Şey Gerekir

Ne bazen ne çoğu zaman… Sağlam bir dost, bir kardeş ömür boyu her zaman gerekir.

Bazen hiç hesapta yokken kilometrelerce yol almak gerekir.

Kimi zaman çok sevdiğin bir yere yeniden uğramak ve orada hiç tanımadığım küçük bir dostla tanışmak gerekir. Bazen Koçarlı‘nın dağlarındaki Çulhalar Köyü‘nde dinlenmek ve Sabri‘nin küçücük dünyasında onun tertemiz yüzüyle fotoğraf çekilmek gerekir.

facebook’evreni ] facebook sayfası ] twitter’evreni ] RSS abonelik

Domuz Yemem ama Aşısını Olurum

Ani bir kararla Harun bu sabah ameliyat oldu. Dün akşam ve bu akşamüzeri ziyaretindeydim.

Domuz gribi aşıları bugün yapılmaya başlanıldı. Sıra bize ne zaman gelir bilmiyorum. Öğrencilerimden biri aşı olup olmama konusunda ne düşündüğümü sordu. Aşı olarak kendimi, olmayarak da herkesi riske atmış olacağım sanırım. Hem, her geçen gün ölümlere sebep olan bu gribin ya aşısı bulunmasaydı? Çok büyük bir korku ve paniğin içine düşeceğimiz kesindi.

Hüss‘ün yaklaşık üç ay sonra doğması muhtemel kardeşinin cinsiyetinin Continue reading →