Jale Sancak: Bir yazar, edebiyattaki yerini okurluğuyla ölçebilir

Romanlardaki kahramanların isimleri nasıl belirleniyor? Yazar, kendini anlatmaya başladığında neden yaratıcılık zarar görür? Hayal gücü, yazarlar için niye bu denli önemli? Türkiye’de özellikle gençlerin Türkçe eserlerden çok yabancı eserleri okumayı tercih etmelerinin altında yatan asıl sebep ne? Katıldığım eleştirel öykü atölyesinde kendisiyle tanıştığım ve onu tanıdığım için kendimi hep şanslı hissettiğim ödüllü yazar Jale Sancak‘a bu ve daha birçok soruyu yönelttim. Şişhane’deki atölyesinde sorularımı cevaplayan Sancak, mahremiyet konusundaki hassasiyetinden dolayı hiçbir zaman otobiyografisini yazmayacağından Fırtına Takvimi’ndeki karakterlerin isimlerinin belirlenme sürecine kadar kendi yazarlığıyla ilgili önemli bilgiler verdi. 

Continue reading →

Okur, yazardan aslında tam olarak ne ister?

Uydurmanın İncelikleri söyleşilerinin ilkinin tadı hâlâ damağımdayken dün ikincisine de katıldım. Hep Kitap tarafından Hakan Bıçakçı yönetiminde düzenlenen Uydurmanın İncelikleri söyleşileri, aynı ismi taşıyan kitaba katkı sağlayan yazarlarla her ayın 21’inde Pera Müzesinde yapılıyor. Hem kitap hem de kitabın ardından gerçekleştirilen bu söyleşiler, edebiyat alanında iyi düşünülmüş, harika bir proje. “Uydurmanın Sözcüleri” başlığıyla düzenlenen bu ayki söyleşiye Başar Başarır ve Müge İplikçi ile geçen aylarda kendisinden eleştirel okuma eğitimleri aldığım Jale Sancak  katıldı.

Continue reading →

Bir türlü sırası gelmeyen yapılacaklar listesi

Sanırım hayatta tek ertelemediğim şey, hapşırmak. Hapşırasım geldiği an – öyle bir defa da değil en az üç defa- hapşırmayı çok severim. Tek sefer hapşırdığımda da üzülürüm, illa onu üçleyeceğim. Hayatımın geri kalanıysa maalesef ötelenen “yapılacaklar listesi”yle dolu. Üstelik o listeye her gün yenileri ekleniyor. Google Keep‘im farklı başlıklarda onlarca “yapılacaklar listesi”yle dolu, her bir liste de onlarca maddeyle. Geçen gün söyleşilerine katıldığım Seray Şahiner de benzer bir şey söylemişti: “Roman yazmam gerekiyor diye bulaşık yıkamaya başlıyorum. Bulaşık bitince evin çatısını onarttırıyorum.” Yazması gereken romanın başına oturmayıp onu sürekli bir öteleme durumunda. “Vakit vardır, niyet yoktur” sözünü Özgür Bolat’tan duymuştum. Ne kadar doğru. Yapılacaklar listesinin sürekli kabarması, onları yapmaya vaktimizin mi yoksa niyetimizin mi olmamasından, durup düşünmek lazım.  Continue reading →