Norveç’te Güneşi Gördüm

Dün öğleye doğru Harun‘un yanına gittim. Cuma namazını da ilk kez Kardeşköy‘de Kazak Camii‘nde kılmak nasip oldu.

Akşamüzerine doğru Haktan‘ın Microsoft MSP videosunun montajına giriştik.

O arada, flickr/evrengunlugu‘ne son birkaç gün içinde çektiğim fotoğrafları yükledim.

İftardan sonra Ziya ile Mahsun Kırmızıgül‘ün Güneşi Gördüm filmini seyrettik. Yönetmenlikte ikinci denemesi olan birinin elinden çıkmasına rağmen senaryo ve oyunculuk adına başarılı bir yapım olmuş.  Ama genel itibariyle sevimsiz bulduğum çok fazla detay vardı. Asker oğluyla terörist oğlunun fotoğraflarını yaşadığı dağ köyündeki evinde yan yana asamayan baba rolündeki Altan Erkekli; özgürlükler ülkesi olarak vurgulanan Norveç’e iltica edince iki oğlunun fotoğraflarını yan yana asabiliyor ve hemen ardından Continue reading →

Kütahya’nın Havaları

Kardeşim Ziya‘yı, vatani görevini yapması için birliğine teslim edeli 5 gece 6 gün geçti. TTNET’in artık bıkkınlık veren kesintileri sebebiyle bu haftayı günlüğüme not düşmekte geciktim. Geçen yıl ben askere gittiğimde yine bu vakitler derin bir sessizliğe bürünen e-vren günlüğü için aynı durum yaşanmış gibi oldu :)

Fotoğraf, Ziya askere gitmeden 4 gün önce, Kurban Bayramı’nın 3. günü Kardeş Köy‘de çekildi. Kardeşim, sözün tam anlamıyla tadını çıkara çıkara askere gitti. Benimkinin aksine o, aylar öncesinden Aralık 2008’de askere gitme kararı almış; başvurularını yapmış; apartman sakinlerinden Aydın esnafına kadar herkesle vedalaşmıştı :) Asker yemeği, kahvaltı davetleri, asker kınası, davullu zurnalı eğlenceler, asker uğurlamaları vesaire derken eş, dost, (bir kısım) akraba dahil hepimiz onun askere gidişini doya doya yaşadık. 

6 aylık zorunlu ayrılık öncesi Kütahya’nın merkezini dolaştık. Nüfusu Aydın’ın 2 katı olmasına rağmen belki haftasonu olmasından belki de havanın çok soğuk olmasından dolayı caddeler tenhaydı. Aydın’ın ilkbahar tadındaki kışı’ndan Kütahya’nın soğuk kışı’na adım attığımızda afalladık biraz. Seramikleriyle ünlü bu şehirde renkli manzaralarla karşılaşacağımı ümit ederken gri, kasvetli ve tozlu bir Kütahya ile karşılaşmak beni şaşırttı. Asker geliş gidişlerinde canlanan Kütahya’nın insanı ortalarda yoktu ama tek tük sohbet edebildiklerimiz de son derece yardımsever ve güler yüzlü insanlardı. Kulağıma fısıldandığına göre de içten ve samimi Kütahya halkı şu anki belediye başkanlarından hiç memnun değillerdi :) Kütahya’nın suyundan içen tekrar Kütahya’ya gelirmiş; biz kardeşimin yemin töreninde Kütahya’ya yeniden uğramak için şimdiden gün sayıyoruz.

Abim, en küçük kardeşim İbrahim ve Hüss ile Ziya’yı Kütahya’ya kadar götürdük. Acemi birliğinin önüne geldiğimizde pek çok kısa dönem asker, aileleriyle birlikte oradaydı; gurur ve hüznün bir arada yaşandığı bir kalabalığın içindeydik. Ağlayanlar, birbirine sarılanlar, hala nerede olduğunu idrak edemeyen ve kendisini yabancısı olduğu bir filmin içinde zanneden askerler, anne-babalar, kardeşler ve tanıdıklarla doluydu her yer. Herkes, kendi askerinin son kez fotoğrafını çekmenin telaşındaydı. Aynı telaşı görevli askerler de fotoğraf çektirmemek için gösteriyordu ama ne çare. Ziya, ille de ödenecek denilen vatan borcu için peygamber ocağı denilen askeriyenin kapısından girerken son kez Safiye Sultan‘la konuştu ve bizim unutamayacağımız, onun da hatırlamakta güçlük çekeceği bir anın karesi ortaya çıktı:

YENİ YIL BAYRAMI

Bu Kurban Bayramında apartmanımızın bahçesinde belki de ilk defa kurban kesilmedi. Her yıl arefeden yeğenler ve kardeşlerle bir araya gelir, güle oynaya kurban kuyusunu kazar, bahçeyi yıkar, süpürürdük. Ertesi gün de bayram namazından hemen sonra kurbanlıklar kesilir, bir tarafta etler bölünürken diğer taraftan da kavurmalar, ızgaralar yapılırdı. O zamanlar dedemler, teyzemler ve dayımlar aynı apartmanda otururduk. Bu yıl, hem mahallemizde kurban kesimi yasaklandığı için hem de yine bir arada olalım diye Kardeşköy‘de annemin amcasının bahçesinde kestik kurbanı. Geçen yılki Kurban Bayramlarına göre fazla çalışmadım bu yıl ve belki de bu yüzden çok üşüdüm :)

Bana Hazır Mesaj Muamelesi Yapma!
Bu bayramda da toplu kutlama mesajlarından nasibimi aldım. Sabahtan geceye kadar gerek yılbaşı gerekse bayram için atılan hazır mesajlardan dolayı epey başım ağrıdı. Zahmet edip, bir iki karakter fazla tuşlayıp bayramımı ve yeni yılımı kutlayanlar dışında toplu mesaj gönderenlerden hiç birine cevap yazmadım. Muhtemelen bu yazıyı okuyan pek çok insan da hazır mesaj gönderenlerden :) “Herkese tek tek yazmaya vaktimiz yok” diyenleri duyar gibiyim. Biz ne gereksiz uğraşlara vakit bulabiliyoruz ama değil mi? Adı üstünde: Bayram bu!

65 yıllık bir ilk: Yılbaşı ve Bayram aynı güne denk geldi. Gündüz kurban telaşı olunca akşam Hüss‘le bayram harçlıklarımızı birleştirip alış verişe çıktık. Onun tabiriyle “büssürü büssürü” yiyecek aldık. Akşam televizyon başında çatlayıncaya kadar yedik :) Avrupa Yakası‘yla Beyaz Şov arasında gidip gelirken arada bir popstar alaturkaya da göz atmayı ihmal etmedik :) Bizde yeni yıl kutlanır mı? Biz yıl sonunu kutlarız ailecek :) Babamdan bize böyle miras kaldı. Böyle günlerde hep bir arada olmanın tadını çıkarırız, çocukluğumdan beri. Dışarıda arkadaşlarımızla program yapmak resmen yasak olmasa da biz yılbaşı akşamlarını bütün aile bir arada değerlendirmeyi yeğleriz.

Seneye ya da birkaç yıl sonra kimbilir nerelerde olacağız görev/meslek icabı. Belki de bize verilen soluk alıp verme sayımız yetmeyecek seneye bir arada olmaya. Babam bile sadece 90’lı yılların yılbaşı video görüntülerinde kaldıysa, biz “sarılıyoruz birbirimize her fırsatta vakit varken.” Elin Noeli umurumuzda değil…