Meğer Bu Yıl Nobel Ödülü’nü sadece Orhan Pamuk Almamış!
Türk Medyası için O, 2005 yılında “Türklüğü alanen aşağıladığı” iddiasıyla mahkemeye verildiğinde de, sözde Ermeni Soykırımı ile ilgili görüşlerini açıkladığında da bir reyting makinesiydi. Ve tabi Nobel Edebiyat Ödülü’nü alırken de… Ünlü yazar, “yerinde olmayı hiç istemezdik“ tavrıyla haberlere malzeme edilirken; aynı yazar için şimdi, Onuncu Yıl Marşı eşliğinde Türk Bayrakları gölgesinde karşılama kampanyaları başlatılıyor. Oysa daha üç gün önce bu yazarımızı havalimanında tek başına otururken görüntüleyen de bizim Türk medyası değil miydi?
“Gururlandık!, Tarihi An!, Türkiye Nobeline Kavuştu!” manşetleri ekranları, gazeteleri süslerken, “bilmem kaç yüz ülkede bilmem kaç yüz milyon insan tarafından ödül töreni canlı olarak seyredildi” diye bas bas bağırıldı. Geçen yıl ki Nobel Edebiyat Ödüllerini hangi kanalımız canlı yayınlamıştı, hatırlayanımız var mı ya da seyredenimiz? Bir Türk yazar ödül aldı diye ekrana kilitlendik, bilim ve edebiyat sevdalısı olduğumuz için değil.
Öyle bencilce yaklaşıyoruz ki her olaya, Nobel Ödülünü alan tek isim Orhan Pamuk’muş sanıyoruz. Oysa fizik bilimcileri John C. Mather, George F. Smoot, tıp adamları Andrew Z. Fire ve Craig C. Mello gibi isimler de bu yıl Nobel Bilim Ödüllerine layık görülen kişiler. Demek ki dünya, Orhan Pamuk’la yatıp kalkmıyormuş. Ve biz diğer ödül sahiplerinin isimlerini nasıl bilmiyorsak, dünya da belki Orhan Pamuk ismini bu kadar önemsemiyor…
Herkes ödül töreninde O’ndan siyasi mesajlar vermesini, Türkiye’nin reklamını yapmasını beklerken O, babasının bavuluna sığındı. Böylece birilerini fena halde hayal kırıklığına uğrattı. Üstelik konuşmasını Türkçe yapmasına rağmen bu kadar uzun yazısında Türk kelimesini 2 defa telaffuz edebildi. Anlı şanlı Türkçe’mizi seyircilerin kulağında 2 defa çınlattı ve Türkiye kelimesini 5 defa kullandı. Babasının Bavulu, Orhan PAMUK için ondan çok şey bekleyenlerden bir kaçış, bir sığınaktı…
Kısacası Nobel Edebiyat Ödülü bu yıl, Pamuk’un Babası’nın Bavulu’na sıkışıp kaldı..