En İyi Kişisel Blog Olmanın Zorluğu

Taşları yerine koymakla meşgulüm aslında. Susmakla yoruluyorum. Sükûnet’e en çok ihtiyacım olan zaman dilimlerini yaşıyorum. Vakit ayırdığım şey’lerin niteliği değişti, bunların arasında ben artık daha az’ım.

Niye bu kadar sustuğumu soranlara yazabilecek çok fazla bir şeyim yok. 2012 büyük beklentilerin olduğu yıl benim için, doğru. 2010 yılı gibi bir yılı bir daha yaşamak istemediğimi tüm dualarımda dile getirmiştim. Bir kardeşi kaybetmiştim o yıl, kolay değildi. Ne o kardeşin yerini ne de onun ölümüyle duvardan indirilen çerçevenin yerini şu vakte kadar doldurmak mümkün olmadı. Üstüne üstlük beraberinde o çok sevdiğim öğretmenlik de ellerimden kayıp gitti. Hayatımda derin izler bırakan o kara yıl etkisini 2011’e kadar devam ettirdi. Neyse ki geçen yıl her şey bir nebze olsun iyileşti; hava daha aydınlık olmaya başladı.

Benim dünyamda Evren olmak bir hayli zor; sanal alemde e-vren günlüğü gibi bir blogla yer alıyor olmak e-vren olabildiğin ölçüde Evren olmaktan çok daha kolay.

Yukarıdaki videoblog, e-vren günlüğü’nün Blog Ödülleri 2011‘de halk oylaması sonucu ilk 10’a girmesi üzerine hazırlanmıştı. Sevgili Nur Şentürk‘ün sesiyle hayat verdiği bu vlogu yayımlamak üzereyken ilk 3’e girenler ödül törenine davet edildi. Ödül gecesine e-vren günlüğü’nü görebilmek için katılanların sorduğu soruların cevapsız kalmasının bir anlamı olmalıydı. O sorular ödül törenindeki fısıltı gazetesi ile saatler sonra anlam kazandı: e-vren günlüğü’nde GSM operatörleri ile ilgili geçmişte yazılan yazılar.

Kişisel blog denilince ortaya çıkan profil az çok bellidir. e-vren günlüğü’nün ortaya koydukları da artık yarışma üstü bir yapıya sahip olduğunun bir göstergesidir. Belki de hata burada yaşandı. Bu blogun ziyaretçileri -ki oylarıyla yüzlerce blogun arasında e-vren günlüğü’nü ilk 10’a taşıdılar- bu çok sevdikleri e-yaşam yolculuğunu daha başka bir platformda görme istekleri garip bir durumu da ortaya çıkardı.

Ortada baş döndüren bir dünya ve korku duyulan bir gerçek var: Biz ona boşuna yıllardır e-vren günlüğü demiyoruz ;)

 facebook’evreni ] facebook sayfası ] twitter’evreni RSS abonelik

Aşk Bir İnkılâptır {Stüdyo Kaydı}

Hayatımdaki çoğu şeyi sorguladığım bir dönemden geçerken aşk, epeydir ihmal ettiğim bir şeydi. Şubat 2009’da yazıp {burada} yayımladığım ve hemen ardından ilk kez {şurada} seslendiridğim Aşk Bir İnkılaptır‘ı 2009’un Temmuz’unda Ankara’ya gittiğimde sevgili Nur‘un yardımıyla çalıştığı radyonun kayıt odasında da seslendirmiştim. Kalb Kalbe On Beş Kelam tamamlanmaya devam ederken, 15 aydır beklettiğim bu kaydı fon müziği koyma fikrinden vazgeçip ham ses olarak paylaşıyorum. 

 

evrengunlugu.net

2010-2011 dönemindeki yayın süresince Acil İhtiyaç Projesi Vakfı‘nı, AİP Vakfı’nın proje ve çalışmalarını gönüllü olarak desteklemektedir.

Yıkılır Dağlarım – Vlog

Eylül 2007’de kaleme almış; {şurada} paylaşmıştım Yıkılır Dağlarım başlıklı yazımı.

Temmuz 2009’da  Nur‘la Ankara’da çalıştığı radyonun stüdyosuna girip seslerimizle hayat verdiğimiz dört yazımdan biri de oydu. Ses kaydını Haktan‘ın yardımıyla düzenleyip videoblog haline getirmek bu geceye kısmetmiş.

Sahibinin kaleminden yazıları yine sahibinin sesinden dinlemeyi seven e-vren günlüğü ziyaretçilerine iyi dinletiler:

evrengunlugu.net, 5. yılında sosyal sorumluluk gereği Türkiye Omurilik Felçlileri Derneğinin kampanya ve projelerini destekleme kararı almıştır. Ziyaretçilerini de TOFD’a destek olmaya davet etmektedir. TOFD’a ulaşın; gönüllü olun; 3430‘a boş bir sms atarak “Akülü Tekerlekli Sandalye Kampanyası”na 5 TL’lik bağışta bulunun.

Microsoft, Haktan’ı 2010 MSP Seçsin!

Yeğenim Haktan‘ın  2010 MSP (Microsoft Student Partners) adaylığı için istenilen video çekimlerinden iki gündür kısaca bahsetmiştim. Nihayet Haktan, montajı tamamladı ve videoyu yayına soktu. Şimdi sıra MSP adaylarının mülakat yerine geçecek bu videolarını seyredip sonuçları açıklayacak MSP jürisinde. Her konuda olduğu gibi bu çalışmada da yardımını esirgemeyen sevgili Nur‘a teşekkür ediyor; Haktan’a adaylık sürecinde başarılar diliyorum.

Aydın’da Yıllardır Niçin İftar Çadırı Yok?

Bu yazıyı yazmamın amacı aslında Türk Kadınlar Birliği‘nin Aydın şubesini tebrik etmek. Yıllardır her Ramazan büyük bir azimle iftar çadırı kuruyorlar.  Oysa Türk Kadınlar Birliği, yoksullukla mücadele eden, yoksullara hizmet götürdüğünü iddia eden bir sivil toplum kuruluşu da değil. İftar çadırı kurma konusunda aklımıza gelecek ilk vakıf-dernekler bellidir. Ama onlar ne hikmetse ortada yoklar. Aydın Belediyesi ise başkanı değişmesine rağmen Ramazan’da kılını kıpırdatmama geleneğini bu yıl da bozmadı; çok tuhaf. Sanırım Türkiye’de Ramazan’ın en az etkisini gösterdiği şehirdir Aydın.

Bir de merak ediyorum; Continue reading →

Öğrencilerimi Yanaklarından Mıcırırım

Güne misafir sesleriyle uyandım. Halam {biz ona küçük halam deriz}, eniştem, iki yıldır Amerika’da olan İsmail abim, eşi ve sülalenin Amerika’da doğan ilk bireyi minik Kerem bizdeydiler. Amerika’dayken her gün e-vren günlüğü’nü okuduğunu söyleyen İsmail abim dahil hiç kimse bilmez: e-vren günlüğü’nün ortaya çıkmasına vesile olanların en başında kendisi gelir.

Facebook’ta videolarımı paylaşıp Continue reading →

Ankara ve İstanbul Günlüğü

Aylar öncesinden planladığım üzere KPSS’ye girip hemen ertesi gün soluğu Ankara’da aldım. 28 Haziran Pazar akşamı adım attığım Başkent’te geçirdiğim 6 gece 5 gün son derece keyifliydi. Ankara’da bulunduğum süre boyunca yeğenim Mesut‘ta misafir oldum. İlk akşam, yemekten sonra Balgat’ta bakanlıkların önünde yürüyüş yaptık. KPSS’den çıkmış biri olarak gözüm sürekli birisini aramıştı ama 5 gün boyunca o muhterem şahıs bir kez olsun görüş alanıma girmedi :)

29 Haziran Pazartesi: Sabah Nur‘la buluştuk ve ilk başta bana uzun gelen bir yolculuktan sonra Radyovizyon‘a vardık:

Aydın’da dinlerken ses tonlarına ve mikrofondan yaydıkları enerjilerine hayran kaldığım Serkan ve Gülin‘le tanıştım. Haberleri sunarken Nur’u ilk kez canlı canlı seyrettim: Continue reading →

Dalama’nın 19 Yeni Şairi, Gönülleri Fethetti

Dün akşam sadece ben değil 75 öğrencim, aileleri ve Dalama Lisesi bir ilke şahit olduk… Dalama halkı, kasabasının okuyan gençlerinin nelere imza atabildiğine bire bir tanık oldu ve  eminim onlarla gurur duydu. Göster Şiirini, Konuştur Şairliğini, adına yaraşır şekilde pırıl pırıl 19 öğrencinin kendisini gösterdiği, gençliğini konuşturduğu bir şiir dinletisi oldu.

Yaklaşık 1 saat süren özel şiir dinletisinde her bir öğrenci sevgili Nur‘un radyo kayıtlarıyla sahnedeki yerlerini aldılar ve şiirlerini provadakilerden çok daha ayrı bir heyecanla seslendirdiler. Kimisinin ailesi sadece kendi çocuğu değil, her bir öğrenci de şiirlerini okurlarken gözyaşlarını tutamadı. Bilal Oğlantürküsünün koro halinde söylenmesiyle başlayan program, Veda Busesi şiiri okunduktan hemen sonra  sinevizyona yansıyan Zeki Müren, Muazzez Ersoy ve Zara yorumlu Veda Busesi şarkısınyla coşkusunu iyice arttırdı. Şiir dinletsinin özellikle aileler için en büyük sürprizi hiç şüphesiz evlatlarının hayat hikayelerinin ve fotoğraflarının yer aldığı kısa sunumlardı. Hepimizin iyive yüreğini kabartan ve herkesi aşka getiren, programın sonundaki semazen gösterisiydi. Evren’in en muhteşem Efesi, onca işine gucüne rağmen 19 öğrencim için okuduğum metin eşliğinde sema etti. Bu hepimiz için eşine az rastlanır bir gösteri olmuştu.

Berkant’ın eşliğinde Samanyolu’nu söyledik hep beraber. Dalama Lisesi’nin bütün öğretmenlerini sahneye davet etmiştik. El ele kol kola “Bir Şarkısın Sen” derken unutulmaz bir eğitim öğretim yılını, unutulmaz arkadaşlıkları, paylaşımları ve unutulmaz bir geceyi mazide bırakmak üzere olduğumuzun farkındaydık. Mikrofonu elime aldığımda tek söyleyebildiğim anne ve babaların böyle güzel evlatlar yetişrtirdikleri için haklarını helal etmeleriydi. Çünkü, o yüreklerin sevgisinden ötürü gitmek bize çok zor geliyordu. Salonun sıcaklığına rağmen salonu tıklım tıklım dolduran Dalama halkının, programın sonuna kadar gitmeyip programı seyretmeleri beni en çok mutlu eden ayrıntılardan biriydi. Gösteriden sonra fotoğraf çekilme karmaşasının arasında konuşabildiğim kadar konuşmaya çalıştım velilerle. Liselerine sahip çıkmalarını rica ettim onlardan…

Kardeşlerim Ziya, İbrahim, Fatih ve İlknur o gece beni yalnız bırakmadılar. Programdan sonra okulun yanındaki pastanede dondurma, lisemizin bahçesinde kiraz yedik; öğrencilerle sohbet ettik. Haftalardır hazırlandığımız program bir çırpıda bitmişti sanki ama gecenin Dalama kısmının son bulmasını istemiyordum içten içe..

Şimdi yeni hayaller, yeni heyecanlar peşinde koşma vakti. Ama nerede.. Ama ne zaman… Kimlerle ve ne şekilde. Kim bilir…