Ücretli Öğretmen Çıkmazı

Cumartesi günkü İzmir Devlet Tiyatrosunu’nun Üçkağıtçı oyununun biletlerini almak için İl Kültür Müdürlüğü’ndeydim. Öğretmen ve öğrenci biletleri 2 ytl. Normal bilet ücreti ise 3 ytl. Bir öğretmen olarak hem kendime hem öğrencilerime bilet alacaktım ki yeni bir ücretli öğretmen çıkmazı ile karşı karşıya kaldım. Ne tesadüf; üstelik yerel seçimler öncesi… Continue reading →

Acil Ücretli Öğretmenler Aranıyor!

Kırk yılın birinde Cine 5’in akşam haberlerini seyredelim dedik. Aslında bilinçli bir tercih değildi bizimkisi. Akşam yemeği sofrasına oturduğumuzda Cine 5 açıktı; muhtemelen Hüss, o kanalda az evvel çizgifilm seyretmişti :) Hatırladığım kadarıyla ana haber bültenin zengin içeriği şu başlıklardan ibaretti: Continue reading →

Ziya’nın Yemini, Ücretli’nin İkilemi

16 Ocak itibariyle Ziya, Kütahya semalarını Vatan-Millet Uğruna Canını Feda Etmek adına and içti. O esnada Safiye Sultan gözyaşlarını tutamıyordu. İnsanoğlunun hayatındaki tarihi anlardan birine tanıklık edenlerin arasında Hüss de dahil bizim ailenin bütün fertleri vardı. Bense Cuma günü 9. sınıflarda yazılı yapmak zorunda kaldığım için ve birkaç başka sebepten dolayı Kütahya’ya gidemedim. Haftasonu Ziya ile internetin uzakları yakın eden teknolojik imkanı sayesinde webcamda hasret giderdik, telefonlaştık.

Cuma akşamüzeri birden bastıran yağmurun altında muhtarlık- postahane arasında sıçana dönerken hemen ertesi gün pırıl pırıl bir Aydın sabahına gözlerimi açtım. Oysa 7 saatlik mesafede Kütahya’da kar yağıyor; hayatında ilk defa kar gören Hüss sevincinden çıldırıyordu. Öyle ki haftalar öncesinden plan programı yapılan Ziya’nın yemin töreninde kar oynamanın hayalini kuran Hüss, Safiye Sultan’a bere ve atkı bile ördürmüştü.

Eğitim-öğretim yılının ilk döneminin son Continue reading →

Bunlar Gözüme Görünmesin!

Öğrencisini döven öğretmeni kınıyorum! Fiziksel şiddet uygulamadığı halde derste argo konuşan, öğrencisinin her türlü durumuyla arkadaşlarının önünde alay eden, ders aralarında Avon katalogları arasında kaybolan, dersten hemen sonra kahvehanelere koşan öğretmenlerden de nefret ediyorum!

Hastasına zavallı bir mahlukmuş gibi davranan, yüzüne bile bakmayan, tatlı dili unutup emir cümleleriyle konuşan, Doğu’ya çıkan tayinini TUS’a hazırlanma bahanesiyle reddeden, evini ilaç firmalarının hediyeleriyle düzen doktorları kınıyorum! Tıp fakültesini kazanmak, sonrasında doktor olmak için bin takla atan, Hipokrat yemininde söylediklerini unutan, hemen sonrasında da kendini bir halt zanneden doktorlardan nefret ediyorum!

Sigortasız, cep harçlığı karşılığı, etüd öğretmeni adıyla, gencecik öğretmen adaylarını “bu sene seni bir deneyelim, seneye belki stajını başlatırız” bahanesiyle köle gibi kullanan dershaneleri kınıyorum! Öğrenci başına milyarlarca kurs ücreti aldığı halde, öğretmenine komik paralar sunan, öğretmen değil işçi çalıştıran, amacı eğitim değil ticaret olan dershanelerden nefret ediyorum!

Adım attığım her yerde bunlar var. Aslında dahası da var. Bunlar benim gözüme görünmesinler, karşıma çıkmasınlar. Başka ülkeye, başka ülkeye!

KÖŞE ÖĞRETMENİ

İlkokul öğretmenimi aradığımı [yazmıştım], kendisini bulduğumu da bir ses kaydıyla [paylaşmıştım]. Yıllar sonra ilk defa bugün Aynur öğretmenimin 24 Kasım Öğretmenler Günü‘nü kutlayabildim. Uzun uzun telefonda konuştuk. Sonra hayatımdaki köşe öğretmenlerimden biri olan Gülgün Hocam‘la görüştüm. Ortaokulda Türkçe dersimize girerdi ve kendisine “hocam” dememize çok kızardı :) O yıllarda ona edebiyat öğretmeni olacağıma dair söz vermiştim. Şu an aktif olarak öğretmenlik yapan diğer arkadaşlarımı da aradım. Ayrıca henüz öğretmen adayı olmama rağmen pek çok arkadaşımın 24 Kasım tebriği karşısında ister istmez gururum okşandı :)

İnsanların hayatında unutamadığı en önemli öğretmeni şüphesiz ilkokul öğretmeni oluyor. Ancak bu uzun soluklu eğitim-öğretim macerasında iyisiyle kötüsüyle unutulmazlar arasına giren pek çok öğretmen de olmuyor değil. Tam bir çıkmazdayken kişiliğiyle, bilgisiyle, yol göstericiliğiyle birçok öğrencinin hayatını değiştiren köşe öğretmenleriyle dolu eğitim camiamız. Bir de iyi’yi kötü yapan, doğru yolda giderken fenalığıyla öğrenciye yolunu şaşırttıran diğer köşe öğretmenleri var ki, onların üzerine sayfalarca yazı yazmak mümkün. Edebiyat okumama rağmen son birkaç yıldır “öğretmen olmama” konusunda kesin kararlıydım. Son birkaç gündür aldığım ve önümüzdeki günlerde kesinleşecek olan kararım sonucunda “öğretmen olma mecburiyeti”nden belki de kurtulmuş olacağım. Bütün bunları zaman gösterecek elbette ama bir lise stajında öğrencilerle yaptığım konuşmada söylediğim gibi “mevcut sistemin yapmak istediğim öğretmenliği bana yaptırmayacağını biliyorum.” Gözlemlediğim kadarıyla pek çok öğretmen odası Avon katologlarının içinde kaybolan, dedikodu yapmaktan az sonraki derse hazırlığını yapamayan öğretmenciklerle dolu. Ateş Böceği tırıyla bir ilköğretim okulunda gönüllü ağabeylik yaparken ilköğretim 4. ve 8. sınıfa gelip hala okuma yazma bilmeyen iki öğrenciyle karşılaşmıştım. Hususi öğretmenler odasına gidip bu iki öğrencinin “eğitimcilerini” görmek istemiştim. Cevabı çocukların ağzından değil kendi gördüklerimden fazlasıyla almıştım.

Ben genelde kötü öğretmenlerin elinde yetiştiğimi düşünüyorum. Üniversitede dahi… Bunca kötülüğün içinde hayatıma iyi anlamda yön veren öğretmenlerimi unutmadım, yıllardır ısrarla kendilerini aradım sordum. Derste küfür eden, öğrencilerinin canını yakan, mahalle kahvesindeki okey masasından kalkmayan öğretmenlerimi yolda gördüğümde ise onlardan selamımı esirgedim. Bu, onlara en büyük ders olsa gerek.

KİTLESEL TEPKİ

Türk Silahlı Kuvvetleri Türk Milleti’nin kitlesel karşı koyma refleksini göstermesini istiyor resmi web sitesinden. Hüss sayesinde bizim evin balkonlarından 365 gün boyunca Türk Bayrağı eksik olmuyor. 1 değil, 2-3 tane üstelik. Evimizin çaprazındaki Subay Lojmanlarının bütün balkonlarında da haftalardır Türk Bayrakları asılı. Pencereye, cama bayrak asmak işin en kolayı belki de. TSK’nın arzu ettiği kitlesel tepkileri biz hala daha televizyon karşısında veriyoruz. Vermiyor muyuz? Diziler seyredilme rekoru kırmaya, yetenek yarışmalarına sms oyları yağmaya devam etmiyor mu? Diğer bir yanda da Şehit cenazelerinde binlerce insan toplanıyor, teröre karşı kinini kusuyor. Günlerdir, haftalardır bütün olanları hayretler içerisinde seyrediyorum. Bir tarafta kendinden geçercesine seçim hazırlıkları, bir tarafta oğlunu, kocasını, babasını bu vatana şehit verenlerin feryatları, bir tarafta OKS, ÖSS, KPSS diye başını kuma gömmek zorunda kalıp gündem dışlında kalan Türk gençliği, diğer bir tarafta da televizyon karşısında hipnotize olmuş geniş bir kitle. Bunca karmaşanın arasında lisansı bitirmenin bir işe yaramadığını gören biri olarak KPSS yolu gözlüyor, Aralık’ta asker olmaya hazırlanıyorum. Şu dünyanın haline bak. Bazen her şey ne kadar da boş geliyor.

Bugün yüksek lisansın üçüncü dönemi başladı. Bir’ken üç, dört’ken sekiz kişi olduk. Yine zorlu, dolu dolu bir program bizi bekliyor, bunu öğrendik. Amaç: Bizi donanımlı bir Edebiyat öğretmeni yapmak. Niyetler son derece güzel. Ama bu yıl yine 30-35 edebiyat öğretmeni alınacaksa KPSS’ye çalışmayı bırakacağımdiyen arkadaşımızı da, bir dersin finalindeyken koca bir işsizler ordusuyla karşı karşıyayım açıklamasında bulunan hocayı duymazlıktan gelmek pek mümkün değil. Öğretmenlikte gözüm olmadı hiçbir zaman ama insan artık aldığı eğitimin bir karşılığını, saygınlığını görmek istiyor.