İlhan Berk’e Teşekkür!

İlhan Berk‘in en sevdiğim portrelerinden biridir bu fotoğraf. Bugün onun vefatının 6. yıl dönümü. Yüksek lisanstayken onunla ilgili bir projem vardı; sınıf arkadaşım Tarık’ın tüm yüreklendirmelerine rağmen yeterli cesareti toplayıp da hemen yanı başımızdaki Bodrum’a gidip onu ziyaret edememiştim. Şiirlerinin çoğunun anlaşılmaz olduğu yönünde eleştirilir ama Teşekkür şiiri Berk’i bugün anmak için en güzel sözler olacaktır:

Evet hep açık gidip gelen ağzın içindi;
Gökyüzünün o huysuz maviliği içindi;
Elma kokan bir Türkçeyle konuştuğun içindi;
Ölümün sefil, kötü belleği içindi;
Her gün Pazar kurulan o sokaklar içindi;
Saçında uykusu kaçmış çiçekler ıslattığın içindi;
Çocuklar okuldan dönüyormuş gibi sesin içindi;

İşte bütün ama bütün bunlar için sana teşekkür derim

(Not: Şiirin sonundaki ‘teşekkür derim’de herhangi bir yazım yanlışı yoktur. Berk, şiirini ‘teşekkür ederim’ ile değil ‘teşekkür derim’ ifadesiyle bitiriyor.)

Evren’i Sosyal Ağlarda Takip E+

Erteliyorum Her Şey ve Herkesi

İlhan Berk‘in ölüm haberini alır almaz yazmalıydım bir şeyler. Özdemir Asaf‘ı keşfedene kadar en sevdiğim şairdi. Yüksek lisansta onunla ilgili bir projem bile vardı. Yaşayan en büyük şairi Bodrum’daki evinde bulmak zor değildi. Biraz cesaretsizlik etmiştim. Oysa Tarık, bütün bağlantıları sağlayabileceği konusunda beni yüreklendirmeye çalışmıştı. Fethi Naci‘den sonra bu kadar kısa sürede edebiyatta koca bir delik daha…

Öyle tuhaf bir ruh halindeyim ki… Birkaç iyi dostla sohbetin dışında en sıkıntılı dönemlerimden birini yaşıyorum oysa. Kendimi Şahnalı Köyü’ne attım. Yıllar sonra binlerce yıldızın altında uykuya daldım.

Ne çok şey yazdım, sildim, tekrar yazdım. 3-4 gündür önemli olaylar yaşadım ama keyifsizliğim yüzünden kaleme almadım, yayınlayamadım.

Dün gece bir dost’la sohbet ettim, dertleştim. Sabah bloguna girince msn yazışmalarının bir kısmını deşifre ettiğini gördüm. Şaşırdım… e-vren günlüğü, artık farklı bir boyut kazandı, bunu bu kez çok iyi anladım. Yazamadıklarım, başka internet günlüklerinde yer alıyorsa artık benim bir türlü sırrını çözemediğim bu sahiplenme duygusu hepten karmaşık bir duruma dönüşmüş demektir. Bahsi geçen dost’a kızmadım, yanlış anlaşılmasın. Fethi Naci’nin saygıdeğer eşi Lale Hanım‘ın dünkü ikinci yorumunu da okuyunca kafamı toparlamam zor olmuştu. Bu e-yaşam yolculuğunun sonu nereye varacak merak eder oldum.

Bu akşam, o hep ertelediğim, ihmal ettiğim Huzur’a çıkma vakti. Yatsı ezanıyla beraber hasretle yolunu gözlediğim Ramazan, yeryüzünü kuşatmış olacak. 30 gün boyunca ruhsal yönden kendimi güvende hissedeceğim. Bu Ramazan, her teravih namazını farklı bir camide kılmayı arzuluyorum. Ama bir de şu bir türlü neticelenmeyen iş görüşmeleri kesinliğe kavuşsaydı da düzenimi kurmuş vaziyette 11 Ayın Sultanı‘nı karşılamış olsaydım… Anlaşılan bu Ramazan da Aydın’dayım. Hayırlı Ramazanlar :)

Zamanı Unutturacak Sohbetlere İhtiyacım Olacak

Yaklaşık 1 yıl önce Harun‘un alışverişini yine birlikte yapmıştık. Bugün aynı şey için alışveriş sırası bendeydi ve yine beraberdik. Ama onun öncesinde ilk defa Harun’un yeni evinde yemekteydim. Bir gün öncesinde Deniz Feneri‘nin bana en güzel kazancı Yüksel abim, kardeşi ve annesiyle bizdeydi. Annesinin birbirinden leziz köy yemeklerini, meyvesinden ekmeğine kadar alıp gelmişlerdi. Gece yarısına kadar süren bol kahkahalı bir sohbetin içine dalmıştık. Bu eğlenceli gecenin sabahında İngilizce kursundayım. “Değil mi Evrencim” uyarılarının arasında dala çıka bir dersi geride bırakıyorum. Sonrasında başta belirttiğim gibi İncirliova‘da Harun’larda soluğu alıyorum.

Saat 19:00’da Bey Camii önünde eski sınıf arkadaşlarım Tarık, Fatma ve Hacer‘le buluşuyorum. Esengül Hanım, henüz ortalarda yok :) Galatasaray-Fenerbahçe derbisi umurumuzda değil. Esengül’ün de gelmesiyle ekip tamamlanıyor ve bize zamanı unutturan konulara dalıyoruz. Anlatacak ne çok konumuz birikmiş. Birkaç gün sonra bana zamanı unutturacak sohbetlere çok fazla ihtiyacım olacak.