TÜRK MUCİT

Perşembe akşamları televizyonun altını üstüne getirme akşamımdır. Okul dersleri bitmiş, haliyle yorucu bir haftayı geride bırakmışımdır. Yine kanallar arasında dolaşırken bu perşembe akşamı, NTV‘nin yeni yarışması Türk Mucit‘in tanıtımlarına denk geldim.

Kanal D‘yi açıyoruz, Dobra Dobra kavga ediliyor, Sabahların Sultanı Seda Sayan‘da dedikodular yapılıyor, öğleden sonra Esra Ceyhan milleti kışkırtıyor. Show Tv‘yi açıyoruz Serap Ezgü bağırıp çağırıyor. ATV‘de ismini hala öğrenemediğim bir bayan Yeter Artık programıyla seyirciye “yeter artık!” dedirtiyor. Popstar Alaturka, şarkı yarışmasından çok Bülent Ablamız ile Armağan eniştemizin aşkı üzerine kurulmuş vaziyette ilerliyor. Buzda Dans‘ta danstan çok kavga ediliyordu. Çok şükür bitti derken Şarkı Söylemek Lazım‘la Türk Milletine yeni bir uyku hapı verildi. Star Tv ne yapacağını şaşırdı; Amerikan askerlerini andıran bir kılıkta “şöhretsiz ünlüleri” Acemi Birliği‘ne soktu. Üstelik bütün bu programları bilmek için yayınlandıkları saatte ekran başında olmak da gerekmiyordu. Türk medyası hizmette sınır tanımıyordu: Ali Kırca üç siyaset haberinden sonra, Mehmet Ali Birand ise ilk flaş haberinde kanallarının dizilerini, sanatçıların olay aşklarını ana haber bültenlerinde ekranlara saçıyordu.

Televizyon yayıncılığının artık geriye dönüşü mümkün olmayan kirlenmesi nereye varacak kestirmek zor. Ne kanal adı ne de yarışma ve tartışma programları saymakla biter. Ama NTV’nin tanıtımlarından ve internet sayfasındaki kısa bilgilendirme yazısından anladığım kadarıyla ilk defa dişe dokunur bir yarışma programı başlıyor. Çünkü onlarTürkiye icadını arıyor! sloganıyla ve Teknoloji harikaları peşinde değiliz. Hayatı kolaylaştıracak orijinal projeler, insanların satın alacağı işler arıyoruz… diyerek son derece iddialı bir şekilde Türk Mucit’i ekranlara getirmeye hazırlanıyorlar.

Yine de en iyisi çok fazla kumandaya dokunmamak, televizyona elimizi verip kolumuzu kaptırmamak. {En azından kendi adıma…}

EKRANLARDA HAREMLİK-SELAMLIK

Günlerdir yazdım sildim, yeniden yazdım. Konuyu değiştirdim, yine eski konuya döndüm derken dergideki köşem için nihayet istediğim yazıyı yazabildim! “Türkiye’de Fen Edebiyat Mezunu Olmak” üzerine bir şeyler karalarken zaman zaman çok sinirlendim. Sanırım dershane sahipleri de bu yazıma çok kızacaklar :) Hoş ben de onlara kızıyorum zaten. Şartlar eşitlenir böylece.

***

Dün akşam Show TV Ana Haber Bülteni‘de Cübbeli Ahmet Hoca stüdyo konuğu idi. Gündemi epey meşgul eden cübbesiz, deniz fotoğraflarını açıklamak için canlı yayına çıkmıştı. Buraya kadar her şey normal. Normal olmayansa Cübbeli Ahmet Hoca’yla söyleşiyi Defne SAMYELİ‘nin değil de bir başkasının gerçekleştirmesiydi. Üstelik yan stüdyoda… Sebebi ise Cübbeli Ahmet Hoca’nın, kadın olduğu için SAMYELİ ile yüz yüze söyleşi gerçekleştirmek istememesi. Defne SAMYELİ’nin söylediğine göre Hoca’nın öğrencileri bir kadın sunucuyla gerçekleştirilen bu programı seyredemeyecek, böylece de Hoca’nın açıklamları doğru yerlere ulaşamayacakmış. Yayıncılık hayatımda -kadın- olduğum için ilk defa böyle bir şey yaşıyorum, umarım son olur. demeyi de ihmal etmiyor Samyeli, sanki bu haremlik-selamlık uygulama kendi isteği dışında gerçekleşmiş gibi.. Türk televizyonculuk tarihinde, hele ki bir canlı yayında haremlik-selamlık uygulaması sanırım ilk defa olmuştur. İnsanların tercihlerine, kadın-erkek ilişkilerine bakış açılarına saygı duyuyorum. Ancak Cübbeli Ahmet Hoca’nın yerinde bir başkası oslaydı Defne SAMYELİ bu uygulamayı kabul eder miydi? Elbette ki hayır! “Ne münasebet!” diyerek böyle bir teklifi hem onca yıllık mesleki tecrübesine hem şahsına hem de sahip olduğu cinsiyetie bir saygısızlık kabul eder; konuğu da geri çevirir, söyleşiyi de gerçekleştirmezdi. Ancak işlenen konu güncel ve ilgi çekiciydi. Konuk ise son derece yüksek bir reyting potansiyeline sahipti. Bu diğer kanalların haber bültenlerinin önüne geçmek için de kaçırılmaz bir fırsattı. Bu sebeple Defne SAMYELİ, kendisinden taviz verdi ve Cübbeli Ahmet Hoca ile yan stüdyoda bir başka erkek meslektaşının söyleşiyi gerçekletirmesini sağladı. Başka bir haber sunucusu da aynı tavizi vermekten çekinmeyecektir. Türk Televizyon’unda yayıncılık anlayışı hep reyting uğruna bazı şeylerden taviz vermekle “gelişmiyor” mu zaten?