Serüven-i The Island

Heyecanla bekledim, aylar öncesinden adı konulmuş başvurusu yapılmış The Island Ada Projesi‘ni. Zaman zaman yok ya, ne işim orada dedim; kimi zaman da Evren, hiç düşünme git!… Son güne kadar kararsızdım. Son aylarda yaşanan olumsuzlukları, hayatıma girip de çıkmayı bilmeyenleri unutabilmek için bir kaçıştı ıssız bir ada. Ben dahil çoğumuz farkında değildik, yeni bir doğuştu ADA hepimiz için. Ulusal Ajans projeleri içinde bir ilke, hepimizin yaşamında büyük bir iç yolculuğa şahit oldu Gölyazı halkı, haber ajansları, gazeteci ve televizyoncular. 12 gün boyunca yaşananlar vardı, bir de şahit olunmayan yaşananlar. Sanal alemin elektronik atmosferini böylesine uzun bir süre terketmek riskliydi. 2 gün yazı eklemeyince köpüren, yorumuna geç yanıt alınca küsen ziyaretçileri ihmal mi ediyordum? Sanırım en çok kendimi ihmal ediyordum ve Terzioğlu Adası‘nda hep kendimle baş başaydım. Hepimizin hayatını değiştireceğine inandığım The Island-ADA Macerası’nda gün gün tuttuğum notları, çekilen fotoğraf ve videoları yayınlamanın vaktidir şimdi:

20.08.2007 Pazartesi

13:00 otobüsüyle Bursa‘ya doğru yola çıkıyorum. Yol arkadaşım Merve. Akşamüzeri Bursa otogarındayız. Çağrı, Erdem ve Mine karşılıyor bizi. Sonra Bulgaristan ekibiyle buluşuyoruz. Gölyazı otobüsüyle köye doğru yola çıkıyoruz. Sandallarla adaya geçeceğiz. Köylüler kıyıdan meraklı gözlerle bizi seyrediyorlar. Basın mensupları etrafımızda. Dakikalar sonra karanlığın içinde göremediğimiz uzaktaki ADA’ya ayak basacağız. Hepimizde büyük bir heyecan. Köylülerin ıslık ve alkışları eşliğinde kamreların ışıkları rehberliğinde Ada’ya doğru yola çıkıyoruz. Nihayet Ada’dayız. Gece, kalacağımız çadırları kurmakla geçiyor. İtalyanlar gece geç saatte Ada’ya giriş yapıyorlar.

21.08.2007 Salı

Sabaha karşı binlerce sivrisineğin sesiyle gözümü açtım. Korkunçtu. Çadırı delip içeri girmeye çalıştıklarını düşünüp panik oldum. Telefonumu valizden çıkardım ancak şarjı yoktu. Üç muhabirle aynı çadırdaydım ancak hepsi horul horul uyuyordu. Sabah 8.30’da çadırımdan çıkıp Ada’yı gündüz gözüyle ilk defa gördüm. Bakımsız ama tamamen doğal bir ortamdaydık. Kahvaltıdan sonra tuvalet çukuru kazdım. Çukurun üzerine yerleştirdiğimiz prefabrik tuvaleti çok az insan kullandı. Akşamüzeri Gölyazı’ya çıktık. Ada’dan ilk ayrılışımız. Akşam kamp ateşi yakıp etrafında oturduk. Her ülkeden birer cümleyle kulaktan kulağaoyununu oynadık. Çok komikti. Mine’nin yardımıyla ilk videoblogu çektik.

22.08.2007 Çarşamba

Sabaha karşı soğuktan donuyorum. Plastik kaşık ve çatallar bitti, yemeği elimizle yemeye başladık. Nihayet kamp duşları ve duş çadırları geldi. Merve ve Erdem’le onları kurduk. Balıkçılar, öğlen yememiz için bize gölden tuttukları balıkları getirdiler. Kendileri temizleyip, hazırlayıp bize ikram ettiler. Akşamüzeri ilk banyomu yapabildim, resmen işkenceydi. Buz kırıcı oyunlar oynamaya devam ediyoruz. Akşam her ülkenin kendine özgü müzikleriyle oynayıp zıpladık. İlk defa annem ve Ziya ile konuşabildim. Bilgisayarımı hiç özlemediğimi farkettim.

23.08.2007 Perşembe

Çağrı, Bulgarlarla uçurtma yapıp uçurma iddiasına girdi. Peter çok farklı bir uçurtma yaptı. Çağrı’nınki de gösterişliydi. Ne var ki bizimkinin ipi sürekli koparken, Peter’in uçurtması bizi solladı.

Akşamüzeri tek başıma Ada’nın diğer tarafına geçip, güneşin batışını seyrettim. Yalnız kalmak büyük keyifti.

Akşam, Bulgaristan Kültür gecesiydi. Yemeği çok geç hazırladılar, açlıktan karnımıza ağrılar girdi.

 

24.08.2007 Cuma

Sabah büyük çöp poşetlerini aşağı gölün kıyısına taşıdım. Çöpleri bırakırken ilk defa su yılanı gördüm. 2-3 gündür çadırların yakınında yılan görüldüğü söyleniyordu. Öğleye doğru Star gazetesinden geldiler. Öğleden sonra ilk defa Bursa’ya doğru yola çıktık. Çağrıların evine gidip banyo yaptım. Ne büyük bir nimetmiş banyo :) Gölyazı’ya dönüşte bir alışveriş merkezine girip ihtiyaçlarımızı aldık. Dönüş yolunda Mila, Türk paralarında neden yazar ve şairlerimizin yer almadığını sordu. Bulgar paralarında hep yazar ve şairlerin resimleri yer alırmış. Şehirden aldığımız karpuzun birini gece at yedi :)

25.08.2007 Cumartesi

Artık 3 damacana suyumuz kaldı. Akşamüzeri yeni bir çadır kurduk ve geceyi yeni çadırda geçirdim.

Çağrı, ayrı bir çadıra geçmemi kendisine tepki olarak algıladı ama bunu şimdilik belli etmiyor. Akşam İtalyan Kültür gecesiydi. Muhteşem bir pizza ve spagetti hazırlamışlar. Hayatımda yediğim en lezzetli makarnaydı.

26.08.2007 Pazar
Haberlerde Bursa’ya iki üç gün çok fazla yağmur yağacağı söylenmiş.

Havada bulutlar var, aşırı rüzgar esiyor ve göl dalgalı. Gece şiddetli bir yağmura yakalanacağımıza dair içimde bir his var.

Bugünkü atölyeler de ingilizce ağırlıktaydı. Dil problemimden dolayı içine pek giremedim.

 

27.08.2007 Pazartesi

Sabaha karşı yağmurun sesiyle uyandık. Kızılay’ın afet çadırında kalıyoruz ama yağmuru geçirmesinden korkuyoruz. Sabah saçımı yıkamakla yetinebildim. Islak havlular imdadıma yetişiyor şimdilik. Öğleden sonra İtalyan ve Bulgarlar’la yakar top oynadık. Paulo, bize horoz ve timsah dövüşünü oynattırdı. Akşam Çağrılar’ın bize sürprizi vardı. Çadırın biri sinema perdesine dönüştürülmüştü. Bursa’dan getirilen projeksiyon ve dizüstü bilgisayarın sayesinde açık havada bir korku filmi seyrettik. Onun öncesinde 7. günü geride bırakmanın hüznüyle ikinci bir videoblog çektik sevgili Mine’nin yardımıyla. 

28.08.2007 Salı
Tekrar Bursa’dayız. Bu sefer daha çok gezip alışveriş yapmak için vaktimiz var. Ben yine banyo için Çağrılar’ın evindeyim :) Bursa’nın belli başlı yerlerini geziyoruz. Emir Sultan‘a hayran kaldım.

Akşam Türk Kültür gecesi. Kız isteme, kına gecesi gibi değişik aktiviteler yaptık. Eğlenceliydi. Kızlara kına yakıldı, erkeklere tesbih dağıtıldı.

29.08.2007 Çarşamba

Ritim hocasıyla davul çalmaya başladık.

Öğleden sonra TRT‘deki Gençlerin Avrupası programının ekibi geldi. Akşamüzeri müzik, dans ve ada gazetesi olarak 3 gruba ayrıldık. TRT ekibiyle eğlenceli dakikalar yaşıyoruz. Özellikle Nazır abiyle :)

30.08.2007 Perşembe

Issız bir adada olunca hangi günde olduğunu unutuyor insan. Birisinin aklına bugün 30 Ağustos Zafer Bayramı olduğu geliyor. Şaşırıyoruz hepimiz. Dün de Abdullah Gül‘ün cumhurbaşkanı olduğunu öğrenmiştik. Böylesine önemli bir gelişme ve biz geriden takip ediyoruz.

Öğleden sonra Gölyazı’ya geçtik. TRT ekibi Bursa’ya döndü. Köyde gezip biraz fotoğraf çekildik. Gece Mila çağırdı. Elindeki karikatürü bana hediye etti. Ne diyeceğimi şaşırdım. Ada’da son gecemiz.

31.08.2007 Cuma

Sabah 07.10’da Mine’nin sesiyle açtık gözlerimizi. Valizleri hazırladım. 08.00 gibi sandallarla ADA’ya veda ettik. Ada’dan uzaklaşırken uzun uzun onu seyrettim. Küçücük adanın daha gezmediğim ne çok yeri varmış diye geçirdim içimden. Kim derdi ki Uluabat gölünde bomboş bir adaya geleceğim ve orada hiç tanımadığım yerli yabancı insanlarla 24 saatimi paylaşacağım. Hayatımın en farklı tecrübelerinden birini daha geride bırakıyorum. Hem de ıssız bir adada… İstanbul’a doğru yola çıkıyorum. Issız bir adadan ıssız kalması mümkün olmayan devasa bir metropole gidiyorum…

Bu Konuda 128 Fotoğraf Var:

Evren, The Island-ADA’da!

Bugün 20 Ağustos, ADA’ya Ayak Basma Günü
Issız bir adaya gittiğinde… diye başlayıp, yanına alacağın 3 önemli şey…i sorarak devam eden klasikleşmiş sorunun birgün başıma geleceğini hiç tahmin etmezdim. {Ne 3 şeyi, kaç 3 şey be!} Gerekli gereksiz bir dünya şey alayım yanıma dedim, iki valiz bir sırt çantası çıktı ortaya. Bir eşya eksiltsem yerine iki şey daha koyuyorum :)

The Island-ADA Projesi, Başbakanlık Devlet Planlama Teşkilatı’na bağlı Ulusal Ajans ve özel sponsorlar tarafından finanse edilen Avrupa Birliği Gençlik Programı kapsamında bir Eylem 1.1 projesi. Bunun yanında Bursa Valiliği ve Gölyazı Belediyesi tarafından da desteklenen proje, Türkiye’de bugüne kadar gerçekleştirilen Eylem 1.1 projeleri içinde içeriği en ilginç proje olma özelliği de taşıyor.

Projenin amacı, teknoloji adına hiçbir şeyin olmadığı medeniyetten uzak ıssız bir adada, farklı dil, din, ırk ve kültürden gençlerin tek iletişim kaynağı olarak sadece kendileri vasıtasıyla kaynaşmalarını sağlamak, bunu yaparken de AB uyum sürecinde olan Türkiye’yi diğer ülkelere tanıtabilmek. Bu sebeple Ulusal Ajans Türkiye bünyesinde bugüne kadar yüzlerce Eylem 1.1 projesi gerçekleştirildi.

Proje, televizyonda yayınlanma amacıyla yazılmış ve gerçekleştirilecek bir proje değil. Ancak günler öncesinden ulusal basının ilgisini çekip Radikal ve Hürriyet gazetelerinde haber olabilen bir proje. Bu sebeple bazı ulusal kanallarda, haber değeri taşıdığı gerekçesiyle The Island-ADA’nın yer alması muhtemeldir.

Proje ekibi, 12 gün boyunca bütün gelişme ve görüntüleri herkesle paylaşmak için bir web sitesi hazırladı. theisland.gen.tr’de yer alan Multi Medya ve Galeri bölümlerinde proje başladıktan kısa bir süre sonra video ve fotoğraflar yer almaya başlayacak.

e-vren günlüğü’nde En Uzun Ara
Peki, bu zaman zarfında e-vren günlüğü’nde ne olacak? Elektriğin çok kısıtlı verileceği, bilgisayar ve cep telefonunun yasak olduğu böylesi bir projede bir blog sayfasına sahip olmak elbetteki büyük bir dezavantaj :) Küçük bir düzenlemeyle yorumlarınız onaydan geçerek yayınlanmaya devam edecek. Tek sorun, yorumlarınıza yanıt almak için 2 hafta sabretmeniz gerekecek. Döner dönmez bütün yorumları tek tek yanıtlamaya çalışacağım.

Şu an saat gece 02:48. Valizlerim henüz tam olarak yerleştirilmiş değil. Sabah 8’de yola çıkacağım. İzmir’de Merve‘yle buluşacağız ve Bursa’ya doğru Türk ve yabancı gönüllülerle buluşmak üzere yol alacağız.

Sıra Dışı Bir AB Projesi

Ulusal Ajans, Şubat ve Nisan ’07 AB Proje başvuruları değerlendirme sonuçlarını açıkladı. İçlerinde öyle bir proje var ki, böylesi şimdiye kadar ne duyuldu ne görüldü: The Island – ADA!Proje, bu ayın başında Çok Çeşitliyiz atölye çalışmalarına katıldığım Genç Platform ekibinin son derece yaratıcı fikirlerinden ortaya çıkmış. Bursalı gençler,bir AB Projesi yapalım; kültürümüzü Avrupalı gönüllülere tanıtalım; biz de onların kültürleriyle tanışalım ama bunu en akıl almaz şekilde nasıl yapalım? demişler ve işte Eylem 1.1 kapsamında The Island – ADA Projesini ortaya çıkarmışlar. İtalya, Romanya, Bulgaristan ve Türkiye’den 8’er gönüllünün katılacağı proje, Mudanya’da bir işadamına ait ıssız bir adada tam 11 gün (20-31 Ağustos tarihleri arasında) sürecek. Yaklaşık 15 Bin Avro’luk bir bütçesi bulunan projenin kabul edilmesinin ardından 20 kişilik bir ekip kolları sıvamaya başlamış bile. Tamamen teknolojiden uzak bir şekilde farklı kültürler arasında iletişimin, kültür alışverişinin sağlanmasının amaçlandığı The Island-ADA’da küçük sebze bahçeleri hazırlanıyor. Bunun yanında her ihtimale karşılık beslenme anlamında bir de sponsorları var. Jandarma 24 saat Ada güvenliğini, özel bir sağlık kuruluşu da 11 gün boyunca proje gönüllülerine hem adada hem de ilçe merkezinde sağlık desteği sağlayacak. Gölyazı belediyesi de projeye tam destek veriyor.

The Island – ADA, daha başvurusu kabul edilmeden içeriğiyle öyle ilgi çekti ki İstanbul’dan VTR ajans 11 gün boyunca projenin belgeselini çekmeyi teklif etti. Sürekli atölye çalışmalarıyla Avrupalı gönüllülerin birbirlerini yakından tanımaları, kültürlerini keşfetmeleri sağlanacak, belli günlerde Bursa şehir merkezine geziler düzenlenecek ve Gölyazılı gençlerle 1 günlük bir festival gerçekleştirilecek.

Çok ses getireceğe benzeyen bu sıra dışı AB projesine ben de davetliyim. O tarihlerde yer almayı çok istediğim The Island – ADA’ya herhangi bir aksilik durumunda katılamasam da, 11 gün boyunca projenin en yakın takipçilerinden biri olacağım. Genç Platform’daki arkadaşlarımı böylesine bir projeye imza attıkları için kutluyor, başvuruları kabul edildiği için de tebrik ediyorum :)

EYLEM 1.1 EĞİTİMİ

5 Gün süren muhteşem bir Avrupa Birliği Gençlik Değişimleri Eylem 1.1 Proje Eğitimi rüya gibi geçti. İlk andan son ana kadar güldük, oynadık, eğlendik, öğrendik. Adana’dan, Bartın’a; Bursa’dan Trabzon’a kadar 21 ilden 40 kişi unutamayacağımız bir eğitim tecrübesi yaşadık. Ulusal Ajans‘ın uzmanları Handan Hanım ve Gökhan Abi, resmi kimliklerine rağmen son derece samimi ve espriliydiler. Eğitmenlerden Hilal‘in buz kırıcı oyunlarıyla hem kaynaştık hem gülüp eğlendik. Aynı zamanda o, bizim sevgi pıtırcığımızdı. Çok isteyip de bir türlü sinirlenmeyi beceremeyen diğer eğitmenimiz Duygu, anlattı anlattı… O saçını çekiştirirken, biz Eylem 1.1’i ayrıntılarıyla öğrendik. Değerlendirme grubumuzun başı, eğitmenlerin en komiği Hakan! Ben böyle şirin bir adam görmedim. Üstelik iki yıl aynı mahallede yaşamışız. Eylem 1.1’in demirbaşı, belki de en profesyonel ismi: Musa! Kameralara Musa’yı kıskanıyoruuum dedim ama medya mensupları başını çekmeyip ortasını yayınlayınca bizim rezillik abidesi videomuz bir halta benzemedi :) Musa’nın taklidini yapacağım diye gecenin bir vakti Küresel Isınma hakkındaki fikirlerini aldık almasına da senaryomuz gerçekleşmeyince Musa dabu çocuk ne yapmaya çalıştıgibi soru işaretleriyle öylece kala kaldı :)

Seni Seviyoruz Ulusal Ajans :)

Ulusal Ajans bize öyle iyi baktı ki, ailelerimizin içi rahat etsin diye bizi günde 3 öğün açık büfeyle beslediler. Yetmedi çaylar, kahveler ve pastalarla da takviyede bulundular. Acıkmaya fırsat bulamayıp artık yemiş olmak için yediğim 5 gün… Allahım rüya mıydı kabus mu anlayamadım :) Can güvenliğimiz üst seviyede korundu. Öyle ki, Konya’nın 4 yıldızlı otelinden dışarı çıkamadık. Çıkanlarımızsa ya kayboldu ya pişman olup soluğu lobide aldı :) Eğlenmemiz içinse Ulusal Ajans muhteşem bir formül bulmuştu: Gaziantep’ten Şevki abimizi eğitime davet etmişti :) Birbirinden zevkli buz kırıcı oyunlar, Şevki abinin varlığıyla desteklenince eğlencenin doruklarına çıkıyorduk :)

Öğretmeninden sivil toplum kuruluşu temsilcisine, öğrencisinden araştırmacı yazarına kadar farklı profillere sahip insanlar elbetteki Türkiye için AB Projesi yapabilmeyi ve gerçekleştirebilmeyi öğrenmek amacıyla Konya’ya toplanmıştı. Öyle de oldu. UA eğitmenleri bizi kaynaştırıp, bizlere oyunlar oynatırken bir taraftan da yaygın eğitim yöntemiyle Eylem 1.1 Gençlik Değişimi Projesi nasıl yapılır, bunu en ince ayrıntılarına kadar anlattılar. Sürekli gruplara ayrıldık, atölyeler yaptık, oyunlar oynadık ve bol bol fotoğraf çekildik. 7 kişiye bir sosyal sorumluluk projesi düşerken kişi başına yüzlerce kare fotoğraf düşüyordu :) Bunca profesyonel eğitimin sonunda yüzleri güldüren, amacımıza ulaştık dedirten güzel sonuçlara ulaştık: Zihinsel engelli çocuklarla ilgili projelerden Avrupa’daki 3. nesil Türk gençliğine öz kültürlerini hatırlatacak projelere kadar pek çok proje yazdık.

Türkiye, dünyada tanıtılmalıydı. Kültürümüz diğer kültürlerle tanıştırılmalıydı. Türk gençliği düşünmeli, düşüncelerini uygulamaya geçirmeli, sosyal bilince sahip olmalı, toplumsal yararı gözeten projeler üretip gerçekleştirmeliydi. Bunu yaparken de yerel kaynakları harekete geçirmeli, girişimcilik ruhu kazanmalıydı. Ulusal Ajans da işte bu noktada verdiği eğitimler ve danışman desteği ile Türk gençliğinin AB projeleri üretebilmesine, uygulayabilmesine yardımcı oluyor. Bunu yaparken de eğitimleri sayesinde yeni insanlarla tanışmamızı, yeni dostluklar edinmemizi, kişisel gelişim sağlamamızı, yerel kültürümüzü tanıtmamızı, başka kültürleri tanımamızı, Avrupa’ya açılabilmemizi sağlıyor. Ulusal Ajans Gençlik Programı hakkında en detaylı bilgileri de {burada} sunuyor.

Çok şey öğrendiğim, bitmesini hiç istemediğim, çok güzel insanlarla tanıştığım ve AB projelerinin nasıl yapılması gerektiğini öğrendiğim Eylem 1.1 eğitiminin bitmesi hepimizi üzdü. O kadar güzeldi yani. 5 günlük eğitimde çekilen binlerce fotoğraftan işte birkaçı:

Eylem 1.1 Eğitimi Fotoğrafları

Dokuz Yıl Sonra Konya

1998 yılında ilk ÖSS’ye girdiğim günün gecesi Konya‘ya yola çıkmıştım. O zaman Abdullah abim gezdirmişti beni. Selçuk Üniversitesi‘ne hayran kalmış, ilk tercihlerimde burası yer almalı demiştim. Üniversite hayallerim Konya’dan çok sonra gerçekleşti. Pamukkale Üniversitesi’nin Fen Edebiyat Fakültesi girişinde Türkiye Eğitim Gönüllüleri‘ne gönüllü kaydı alınıyordu ve nasıl da heyecanla formları doldurmuştum. Ama ne var ki bu ilk gönüllülük atağımda ne beni ne de form dolduran diğer sınıf arkadaşlarımı arayan soran olmamıştı :)

Ateş Böceği Tırı‘nda başlayan gönüllü abilik-ablalığı, atölyeler, eğitimler, projeler, proje koordinatörlükleri, büyük organizasyonlar takip etti. Gönüllülük muhabbetlerinden sabah sabah içimiz bayıldı diyen gençliğin yanında biz hep birkaç kişi olduk. Birkaç yüz’ün arasında birkaç kişi yol aldık sosyal sorumluluk bilinciyle, toplumsal sorumluluk faaliyetlerinde. Ve ölene kadar devam etmesini dileğimiz bu heyecanın ve sorumluluğun geldiği son nokta Yeryüzü Gönüllüleri oldu.

Ulusal Ajans‘ın Avrupa Birliği Gençlik Programı kapsamında Eylem 1 (Avrupa İçin Gençlik) Eğitimi, ısrarla “Kağıt üzerinde değil sahada gönüllüğü” savunan bizler için en büyük hayallerden birine açılan önemli bir kapıydı. Ve 9 yıl sonra yine Konya’da 29 Nisan’dan 4 Mayıs’a kadar sürecek bir büyük proje eğitimi macerası… Yarın sabah bu büyük maceraya doğru yol alıyorum, içimde kocaman bir heyecanla…

UA’nın Eğitimine Gidiyorum!

Başvuru sonuçlarını bekleme sürecinde içim içime sığmadı, sabırsızlığın en alasını gösterdim ve biliyorum Ayben, bu zaman zarfında sürekli başının etini yedim. Neyse artık sen de rahatladın ben de. Çünkü günlerdir beklediğim telefon bugün Ankara’dan geldi: Ulusal Ajans‘ın Konya‘daki eğitimi için yaptığım başvuru kabul edildi :) Salihim, senin de gözün aydın!