Allah Yunus’u Yarattı ve Pala Onu Yeniden Yazdı

Şimdi anlarım nedendir, Evren’in başına Yunus koyulduğu! Aşk’a doymayan Sevgiliye koşandır! Yunus yıllar yılı aramış, divâne olmuş. Şimdi anlarım nedendir… Umduğunu bulmak değil marifet! Marifet; Sevgiden Hakk’a varmak, Hak’tan Sevgiliyi yaratmak…

OD; İskender Pala için onun son romanı, bir Yunus romanı. Benim içinse o, hem Pala’nın yazdıkları hem de kitabın ilk kapağıyla son kapağında kardeşimin yazdıklarıyla muhteşem bir hazine. OD; ölümünden asırlar sonra İskender’den Yunus’un aziz hatırasına bir armağan; Evren’in En Muhteşem Efe’sinin de bana en özel hediyesi.

OD’da Yunus Emre‘nin Derviş Yunus’tan Bizim Yunus olana kadar ki sürecini kendi, Molla Kasım ve oğlu İsmail’in ağzından dinliyor; İskender Pala’nın usta kaleminden okuyorsunuz.

Irmak ile göl olmak arasında adımları gidip gelen; Bütün mesele ırmak olup koşmalı mı; yoksa göl olup dinlenmeli miyim? sorusuna yanıt arayan bir Can Yunus… Bütün evreni, kendini bilme yolunda bir kitap sayan Derviş Yunus… Pişmanlık kadar insana yakışan bir hal tanımadım ben diyecek kadar pişmanlıklarla dolu bir Kul Yunus… İlahî, gider benden benliği ve doldur içime Sen’liği! diye haykıran bir Âşık Yunus…

OD’u okuduğum süre boyunca Yunus’u, oğlu İsmail’i, Molla Kasım’ı, Tabduk Emre‘yi ve hatta Mevlana‘yı dinledim. 359. sayfanın son satırıyla onlar susunca, evrende derin bir sessizlik oldu; ben bu sessizliğin sükûnet olmasını diledim.

Seni okudum / Seni gördüm /Seni hissettim / Sana dokundum / Seni tattım / Seni tanıdım / Seni anladım!

Vakti gelmişti… Gelmişti ki; Ben bu kitabı aldım, okudum… Yıllarca gerekeni yapmamışken bu satırlarda ve sözlerde oldu hepsi. Sen oldun aktın içime, yüreğime… En güzeli de ben abimi tanıdım, anladım. Benim abim; Yunus Evren…

facebook’evreni ] facebook sayfası ] twitter’evreni RSS abonelik

AŞKIN TARİFİ

Aşkın tarifi de manası da farklı herkeste. Şiirlerde anlatılan aşk‘lara rağmen herkes kendince, kendi aşkını yaşıyor.

Mecnun’a baksan aşk‘ı başka. Kerem’e sorsan aşk değil Mecnun’unki.. Mevlana, beğenmeyebilir Kerem’in sevdasını; Yusuf da Mevlana’nınkine bir anlam veremeyebilir. Yunus, “Aşk, benim” diyebilir ya da hepsininkini kabullenebilir.

Aşk adına nerede ne yazılırsa yazılsın ne söylenirse söylensin insanoğlu, sevda‘ya düşünce ancak kendi yaşadığı gerçeği bilir. Aşk, yerleştiği her gönülde kendi tanımını yeniden yazar.

facebook’evreni ] facebook sayfası ] twitter’evreni RSS abonelik

evrengunlugu.net, 5. yılında sosyal sorumluluk gereği Türkiye Omurilik Felçlileri Derneğinin kampanya ve projelerini destekleme kararı almıştır. Ziyaretçilerini de TOFD’a destek olmaya davet etmektedir. TOFD’a ulaşın; gönüllü olun; 3430‘a boş bir sms atarak “Akülü Tekerlekli Sandalye Kampanyası”na 5 TL’lik bağışta bulunun.

Erenlerin Bağından / Yakup Kadri

Yıllar yarlardan, yarlar yıllardan vefasız… Kara baht bir kasırga gibi. Bu ne baş döndürücü iş? Geceler günleri, günler geceleri kovalıyor; cefalar cefaları kolluyor. Saçlarımızda aklar akları, alnımızda çizgiler çizgileri doğuruyor. Tevekkül güç, isyan vahim; felek hiç rahmetmeyecek mi? Heyhat, aziz dost, onu döndüren kara bahtın kasırgası…

Bu sözlerle başlıyordu Yakup Kadri Erenlerin Bağından eserine. Göz yaşlarımı tutamadım nedense bu satırlarda. Oysa kitap, bütününde böylesi bir duygusallığı barındırmıyor. Yakup Kadri’nin pek çok konudaki denemelerinden oluşan 118 sayfalık bu değerli kitabının elimdeki baskısı 1970-Milli Eğitim Basımevi’nden. Bu önemli eser güncel baskısıyla piyasada var mı bilmiyorum ama o zamanlar Başbakan Süleyman Demirel ve Milli Eğitim Bakanı Prof. Dr. Orhan OĞUZ’un önsözüyle 1000 Temel Eser’in içindeymiş.

Kitap boyunca Aziz Dosta seslenen Karaosmanoğlu, öyle güzel soruyor ki kitapta: bülbül şeyda ise gül perişandır. Kim kime rahmedecek?

Yunus Emre başlıklı yazısının girişine ise hayran olmamak elde değil:Bu geniş ve ıssız Sakarya vadilerinde keşke bir derviş olsaydım. Küçük bir boz eşek üstünde, dağarcığım bir kıl heybenin gözünde, bugün burada, yarın orada dolaşsaydım. Her türlü dünyevi alakadan sıyrılmış, nerede akşam olursa orada kalsaydım.

Erenlerin Bağından, Okun Ucundan ve Diğer Nesirler olmak üzere 3 bölümden oluşan kitapta Yakup Kadri’nin yazılara giriş cümlelerinden son derece etkileyici bulduğum bazılarını paylaşmak istedim:

  • *Arasıra, ahiretten haber gelseydi, ölüm bu kadar müthiş olmayacaktı.
  • *Şiir saf ve hayran kalblerin sesidir.
  • *Saadet, ruhun rükudetinden başka bir şey mi?
  • *Ey yuvasız bülbülden daha garip olan ruh, söyle sığınağın neresidir?
  • *O gülleri kapının önünde bırak; ey aşk…

İşitin Ey Yarenler / Mustafa Tatcı

Hazret-i Yunus der ki:
En sanmadığın yerde
Şayet açıla perde
Derman erişir derde
Allah görelim neyler
Neylerse güzel eyler

O’nun Rabbine güveni sonsuzdur. Ve O’nsuz yola çıkmaya da cesareti yoktur:
Sensiz yola girer isem çarem yok adım atmağa
Gevdemde kuvvetim sensin başım götürüp gitmeğe
 

“Aşık olmayı, Türkçeyi, Allah’ı, irfanı ondan öğrendik. Gittiğimiz yolu bilmiyorduk; onun verdiği haberle yol yordam öğrendik” diyor yazar Yunus Emre dizelerini yorumladığı İşitin Ey Yarenler adlı kitabında. H yayınlarından çıkan 176 sayfalık kitapta Yunus Emre’nin en bilindik şiirleri ağır olmayan akademik bir dille yorumlanıyor. Mevlana için Şems-i Tebrizi neyse Yunus Emre için de Tapduk Emre aynı şeydir. Ve bu dostluk şiirlerin yorumlanmasından önce sayfalarca pek çok örnekle açıklanıyor. Kitabın yazarı bizim buralarda Denizli-Kızılcabölük’te doğup ilim için yolu Balıkesir’e kadar uzanan Necati Bey Eğitim Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdikten sonra akademik çalışmalarına Gazi Üniversitesi Türk Dli ve Edebiyatı Bölümünde öğretim üyesi olarak devam eden Dr. Mustafa TATCI. Kendisi, Klasik Türk Edebiyatı, özellikle de Türk Tasavvuf Edebiyatı sahasında araştırmalar yapmış ve eserler yayınlamış. Yazarın kitaptaki yorumlarından altını çizdiklerimi paylaşırken, Yunus’u daha iyi anlamak isteyenlere İşitin Ey Yarenler’i mutlaka okumalı. 

“…fakr yolunu tahsil eden talibin dostuna götüreceği en büyük hediye “can”ıdır. Buna karşılık alacağı hediye ise “canan sırrı“dır.” [s.35]

Yunus’un gayesi ilahi’dir; sermayesi akıl değil, aşktır.” [s.57]

Emmare nefse uyan kişi, geçici bir huzura ve sevke eriştiğini sanmakla birlikte bu “geçici huzur ve zevk”, nihayet, o kişinin perişan olmasına sebep olacaktır.” [s.97]

…bir gönülde iki sevgi olmaz. Zira Cenab-ı Hak kıskançtır. Hem dünya, hem de Cenab-ı Hak aynı anda sevilemez. Gönülde hangisi tecelli ederse, diğeri yok olur.” [s.161]

Kul’dum Ne Ol’dum

Bu dünyanın insanı oldum. Her şeyi bildim, kendimden geçtim. Kuldum, Senin yok’sulun oldum. Kendimi doluya koydum olmadı, boşa koydum almadı. Senin Evrenin‘de zerre bir evren, dolup dolup boşaldım. Han oldum, hancı oldum; terzi olup kendi söküğümü diktim. Mecnun‘la Ferhat‘a soyunup Leyla‘yı da Şirin‘i de Senden öte aradım. Ne Aşk‘ı buldum ne de Tebrizi‘ye kavuştum. Ben bir garip Yunus olup, Mevlana misali döndüm durdum.

Ben bu dünyanın insanı oldum. Kul‘dum, ne ol’dum… Ama Seni, ama Seni, ama Seni Unutmadım!

facebook’evreni ] facebook sayfası ] twitter’evreni RSS abonelik